Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Medya baskısı n'aber?

Kararın kesin; sen kendini biliyorsun. Aferin sana!
Gel gör ki hep aynı yerden çimdikleniyorsun.
Yanlış anlaşılmaktan mustarip, düşünüyorsun.
Aslında yanlış anlaşılmak değil seninki, yanlış anlamak değil onlarınki. Merkür de geri gidiyordu, iletişimde kopukluklar oldu durumu hiç değil.
Hepsi; erkek egemen medyanın, erkek egemen cümleleri...
Bir de magazin dünyasının karşı koyulamayan büyüsü sanki...
Evet sayın seyirciler, var öyle bir durum. Magazinin renkli sayfalarına, internetteki magazin sitelerinin manşetlerine bazı arkadaşlar karşı koyamıyorlar.
İçleri gıcıklanıyor, canları çekiyor. Diyelim günde beş kere Uçankuş, Gecce, Ayaklıgazete gibi önemli magazin sitelerinde tur atıp isimlerini arıyorlar.
Hani bir hafta boyunca o sitelerde boydan ya da portreden kendilerini göremezlerse aynalara küsüyorlar, tırnaklarını kemiriyorlar.
Buldular mı bulaşacak, sataşacak, nemalanacak bir konu hooop! üzerine atlıyorlar.
Bir çeşit hastalık bu; medya âleminde var olmazsa aslında yaşamadığını zannetme hastalığı.
Yeter ki onlardan bahsedilsin, yeter ki gündemdeki kişinin yanına fotoğrafları yapıştırılsın.
Yok yok, kızmıyorum... anlıyorum. Bünyemdeki empati fazlasının gözü kör olsun.
Hal böyleyken, vicdan, insanlık, öngörü, yargı kabiliyeti, lafları okuyabilme seviyeleri evden gidiyor canların.
Aslında yanlış anlaşılmak değil benimkisi. Kötü göz, art niyet, 'yaşasın eski usul erkek bakışı' vaziyeti.
Medya dediğin ne ki? Tepeden tırnağa bir erkek cumhuriyeti!
Ayağa kalkmış, dimdik duran bir kadını sendeletmek söz konusu olmasın, bir anda gruplar kurabiliyorlar.
Biliyorum bu başıma gelen ne birinci, ne sonuncu.
Bakın eğri oturup doğru konuşalım. Mesele benim stratejist olup olmamam değil ki.
Şimdi kalkıp "Ben ortalık karışsın, albümüm de çıktı, reklamın tadından yenmesin, hayyydi bakalım iki cümle pırtlatayım demedim ki, sordular söyledim işte" savunmasına girmek istemiyorum.
Çünkü sen kendini de yırtsan, onlar istediklerini konuşuyorlar. İstediklerini düşünüyorlar, seni saçından tutup istedikleri kulvara çekerek, üzerine basa basa etinden sütünden yararlanmaya çalışıyorlar.
Ayşe basını çok iyi biliyormuş. Ayşe medyayı ustalıkla kullanıyormuş. Ayşe albümü satsın diye gocunmadan "Erkekle aldatıldım" diyebiliyormuş, belki de uyduruyormuş.
Ayşe'nin gözü dönmüş.
Ayşe albümü satsın diye ucuz numaralara başvuruyormuş.
Ayşe'ye köylü kurnazı derlermiş falan...
"Hangi albüm iyi şarkıları olmadan magazin haberleriyle satmış?" sorusunu sormak suretiyle ben size asıl meseleyi çiziktireyim dostlar.
Üzerinde durulması gereken asıl mesele ne biliyor musunuz; medyanın hadiseleri kaydırmak suretiyle hep aynı şeyi yapması. Medyanın dibine kadar maskülen olması.
Provokasyonda sınır tanımaması. Gözünün kararması.
Asıl konuşulması gereken; ayan beyan kadınların üzerinde kara bulutlar gibi dolaşan medya baskısı!
Buram buram kokuşmuş erkek zihniyeti!
Değişmeyen erkek birliği.
Yapış yapış her yanımıza bulaşmış kas gösterisi.
İşin komiği belki de en acısı da ne biliyor musunuz; onlar bunun farkında bile değiller. Bu baskıda planlı programlı da değiller. Doğaları bu!
Varsın Ayşe köylü kurnazı olsun. Varsın Ayşe samimiyetle söylediği üç cümleyle boynundan asılmaya çalışılsın.
Asıl mesele başkaaa...
Konuşulması gereken başkaaa...
Ama biz ne zaman asıl konuşulması gerekeni konuştuk ki bu medyada?
O zaman, hadi gel köyümüze geri dönelim Fadime'nin düğününde halay çekelim. Okey?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA