Ben böyle bir oyun, böyle dalavere, böyle üçkâğıt görmedim. Allah da kimselere göstermesin!
Şimdi bu başımın belası Sulhi Aksüt meselesi var ya. Müjdemi isterim, yine hortladı, yine ummadığım yerden pırtladı.
En son haberimiz şu: Ben Sulhi Aksüt'le büyük aşk yaşıyormuşum, Sulhi Aksüt'ün bilmem neredeki evinde buluşuyormuşum (tövbeler olsun). "Çüşş" desem, "Yuhh" desem, "Hadi oradan" desem ne fayda.
Besbelli birileri benim üzerimden bir oyun döndürmeye çalışıyor (tahmin ediyorum kim olduklarını).
Birileri benim adımı kullanıp, kendilerini aklamaya çalışıyor. Birileri çişini yapıyo, çişini yapıyo, popoları kuru kalsın istiyo.
Bir röportaj girişiminin insanın başına bu kadar dert açtığı görülmemiştir sayın seyirciler.
Üşenmeyeyim de size bir kere daha anlatayım: Sulhi Aksüt o malum röportaj ön görüşmesini yaptığımız günden beri kayıp. O gün bugündür telefonlarıma çıkmadı, yazılardan yaptığım çağrılara geri dönmedi.
Onu da geçin, adam gibi çıkıp da "Benim Ayşe Hanım'la röportaj görüşmesi dışında bir görüşmüşlüğüm yoktur, bütün bu haberler yalandır" bile demedi.
Neden? Bilemiyorum ama burnuma çok kötü kokular geliyor ve hiç hoşlanmıyorum. Bakın Sulhi Amca, siz ve eşiniz Sibel Can nerede soyunduysanız orada giyinin. Kimseyi kendi çözümsüzlüğünüze alet etmeyin.
Buyurun adam gibi açıklamanızı yapın. Bendeki bilgiler ve anlattıklarınız hâlâ bende duruyor. Meslek ahlakı dedim, izninizi almadığım için, ön görüşmemizi kaydetmediğim için yazmadım.
Fakat benim adıma leke getirilmeye çalışıldığı noktada meslek ahlakı falan tanımayabilirim.
Ona göre! Ya arkamdan çevrilen dolaplara, duyduğum dedikodulara Sibel Abla bir son versin ya da siz mert olun, çıkın gerçeği açıklayın.
Ya da... Allah kerim.