CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, Cumhuriyet kutlamaları nedeniyle Taksim'deki anıta çelenk koyduğu sırada öyle bir laf etti ki, hem kendi siyasi geçmişini gölgeledi hem de CHP'de darbeci zihniyetin ne kadar etkili olduğunu ortaya çıkardı.
Peki, bu bir dil sürçmesi miydi yoksa bilinçaltının açığa çıkması mı?
Önce o sözleri bir hatırlayalım. Salıcı önündeki askerlere bakarak şöyle diyordu: "Sizin koruyamadığınız cumhuriyeti biz koruyoruz."
Bu hiçbir koşulda bir sivil siyasetçinin söylememesi gereken bir söz...
Bir sivil siyasetçi, demokrasiyi, insan haklarını, gösteri ve yürüyüş haklarını savunması gerekirken, darbelerle ilişkisi tescillenmiş eski CHP söylemiyle ortaya çıkıyorsa orada derin bir sorun var demektir. Üstelik Silivri ile ilişkisi süren ve "güven" vermeyen bir CHP üyesiyse... Bu noktada asıl merak edilen soru şu: CHP neden darbelerle özdeşleşen siyaset dilinden kurtulamıyor?
Sosyal demokratlar bile taşlaştı
Salıcı gibi Boğaziçi Sosyoloji'den mezun, SODEV ve 10 Aralık Hareketi gibi daha sosyal demokrat bir çizgiden gelen ve CHP'ye gelmesiyle de ulusalcı- Kemalist kesimlerin yoğun eleştirisine muhatap olan bir siyasi aktör nasıl oluyor da "darbeci" bir siyaset dilini kullanır hale geliyor?
İstanbul İl Kongresi'ni izlerken il başkanı olmasına karşı çıkanların dağıttığı bildiride neredeyse ikinci cumhuriyetçi ilan edilen Salıcı'nın bugün bu noktaya gelmesi doğrusu beni şaşırtmadı. CHP, partiye geleni kendisine benzetiyor. Bu hiç değişmedi. İstanbul'da Salıcı'nın söyledikleriyle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Ankara'da İP'in gençlik örgütü ve ADD'nin arkasından gitmesi arasında da bir paralellik var.
Bu, CHP'nin kendisine oy veren ve değişime karşı çıkan yüzde 20'lik kitleye teslim olmasının işareti.
Gelinen noktayı bir CHP'li şöyle özetliyor: "CHP sosyal demokratları bile taşlaştırıyor ve darbecilerden medet uman adamlara dönüştürüyor." Bu durum aslında CHP'nin tarihten gelen ve son yıllarda kronikleşen çok temel bir sorunu... Son iki yılda Kılıçdaroğlu yönetimiyle bir değişim umudu oluştu ama şimdi görünen o ki, CHP yönetimi, kendisine oy veren yüzde 20'lik kitlesiyle "Yeni CHP" diye tarif ettiği siyasi yolculuğunu buluşturabilmiş değil.
CHP kitlesinin esiri oldu
Bu kilitlenmeyi sadece CHP'ye dışarıdan bakanlar değil, içinde yaşayanlar da görüyor. Onlarda biri CHP'ye oy veren kitleyle ilgili şu tespiti yapıyor:
"CHP'ye oy verenlerin bedenleri bu çağda ama kafaları 19. yüzyılda. Bunlar bütün açılımların, Kürt ve dinle ilgili açılımların karşısında duruyor. AB'ye karşı çıkıyor. Türkiye için olumlu, değişimi içeren her gelişmeye itiraz ediyor. Yasakçı, statükocu hayata kapanmış bir kitle... Bu kitle CHP genel merkezini de, belediye başkanlarını da, il başkanlarını da köleleştiriyor. Buradan yaratıcı bir siyaset çıkmaz. Bu yapı, 40 yaşında sosyal demokrat bir gelenekten gelen bir çocuğu da köleleştirip kendilerine benzetti."
Tabanı eleştiren CHP'li dönüp, bu tabanı değiştirmekten korkan genel merkezi de sert biçimde eleştiriyor:
"Sen o kitleyi dönüştürmek için ne yaptın? İzmir'de Aydın'da Tekirdağ'da Kürt meselesini anlattın mı? Din, bütün dünyada yükselen bir trenddir; herkesin dini inançlarına saygı duymalıyız dedin mi? AB bir medeniyet projesidir buna artık saçma sapan karşı çıkışı bırakılım dedin mi? Sen korktun, sen korktukça onlar senin üzerine çullandı. Ve bir süre sonra sen, onun esiri ve kölesi haline geldin. Bu trajik bir durumdur."
CHP'deki bu durum değişmediği sürece, hükümetin yasaklamaları değil, demokrasi dili yerine darbecilerden medet uman CHP tartışılacak.