Ölüm sınırına gelen açlık grevleri üzerinden yapılan siyaset ne yazık ki çözüme hizmet etmiyor.
Onlarca insanın ölüme yatmasının nedenlerinden biri, belki de en önemlisi Öcalan'ın tecridiyle ilgili gelinen noktaya bakın. Bu tür bir tecridin hukuksuzluğu bir yana ortada acil bir durum var ve insanlar ölmek üzere.
Bu durumda herkesin atılan en ufak adıma bile pozitif tepki verip, daha hızlı hareket etmesi gerekmiyor mu?
Ama öyle olmuyor. Adalet Bakanlığı, "Öcalan'la ailesi görüşebilir" diyor karşı çıkılıyor hatta garip biçimde sanki başvurulmuş ama izin verilmemiş gibi bir hava yayıldı.
Nihayet Taraf gazetesinin sorusuyla gerçek ortaya çıktı. Mehmet Öcalan "İmralı'ya ziyaret için başvuru yapacak mısınız?" sorusuna şu manidar cevabı verdi: "Bu aşamada bu soruya cevap vermek istemiyorum."
Dahası var... Bakanlık Öcalan'ın ismini verdiği üç akrabasının da başvurmaları halinde görüşebileceğini söylüyor. Bu girişim de tatmin edici olmadığı için bu kez devreye "tarafsız bir avukatın" görüşme yapabileceği önerisi girdi. O isim de belli: Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar... Bölgede etkin bir sivil toplum örgütünün başkanı ve meselenin siyasi boyutuna da hâkim.
Aktar, "Diyalog Grubu"yla birlikte 23 Ekim'de Adalet Bakanı ve ekibiyle görüştü.
Bildiğim kadarıyla o buluşmadan Öcalan'la görüşmeye ilişkin direkt bir sonuç çıkmadı.
Ama hayır da denmedi ve devreye AK Parti'nin üst yönetiminden biri girip Aktar'ı aradı. Ve açık açık sordu: "Siz gitmek istiyor musunuz?" Aktar'ın cevabı ikircikli oldu: "Evet ama iki avukat daha olsun."
İşte olayı kilitleyen bu ikircikli cevaptı. En azından bir ilk adım olarak "Evet" denebilir ve diyalog yolu açılabilirdi.
Hadi o yapılmadı bari kardeş Öcalan'a izin verilseydi. Onun görüşmesinde bir engel yoktu ama nedense Zübeyir Aydar, Oral Çalışlar'a yaptığı açıklamada "Mehmet Öcalan sorumluluğu üstlenemez" diyor. Peki, aynı Mehmet Öcalan BDP Parti Meclisi üyesi değil mi? Yani siyasi bir kimliği de var.
BDP sorunun kaosa yol açmadan çözülmesini isteseydi bu yolu devreye sokarak ara bir formül bulabilirdi halen de bulabilir. Ama isterse tabii.
AK Parti diyaloğa açık
Görünen o ki, AK Parti tüm o sert açıklamalara rağmen bu yaklaşıma da, diyaloga da açık duruyor. Bir AK Partili şöyle diyor: "Adalet Bakanı açıkladı, ana dille savunma hakkında bir taslak hazırlandı ve akademisyenlere gönderildi. Sanıyorum ilk Bakanlar Kurulu'nda bu konu ele alınacak ve o sorun çözülecek. Avukat görüşmesine gelince o da çözülmeyecek bir sorun değil. Siyasi müzakerede sen bir adım atarsın karşı taraf da bir adım atar. Ne yazık ki böyle bir çaba görmüyoruz."
AK Parti'liler sorunun çözülmek istenmediği konusunda BDP çevresinde bir irade olduğuna inanıyor. Hatta bu sürece AK Parti iktidarını zora sokma projesinin bir parçası olarak bakıyor. Buna örnek olarak da BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın son açıklamaları gösteriliyor. "Demirtaş şimdi ne diyor; 'Biz Mehmet Öcalan'ın gitmesini değil, Abdullah Öcalan'ın gelmesini istiyoruz.' Bu sözün söylendiği yerde uzlaşma olur mu? Eğer BDP çözümden yanaysa bir ara formül önermeli.
Dayatmacı yaklaşım kendi karşıtını yaratır ve bir işe yaramaz."
Siyaset çözüm üretme yeridir. Eğer niyetiniz bağcıyı dövmek değilse bir tek insan bile ölmeyebilir.
Yeter ki isteyin.