Yeni CHP, sonunda gelip, Ergenekon sanıklarını savunma siyasetiyle parti içi muhalefet arasına sıkışıp kaldı.
Ergenekon sanıkları Mehmet Haberal ve Mustafa Balbay'ın serbest bırakılmaları için yürüttükleri siyaset, CHP'yi toplum nezdinde itibarsızlaştırırken, kurultay süreci de kavgalı parti imajını pekiştiriyor.
CHP için sıkıntılı bir durum... Bu sıkışma, her CHP'liyi özellikle de yöneticileri barut fıçısı haline getirmiş durumda.
Dokunsanız patlayacak gibiler.
"Kurultayda ne olacak?" diye sorduğum bir CHP yöneticisi hiç beklemediğim bir cevap veriyor: "Hiçbir şey olmaz. Bu halk onları kurultay salonunda boğar. Ama şunu da söylemeliyim, gerçekten yetti artık inceldiği yerden kopsun..."
Parti içindeki kurultay sancısıyla, çok tepki toplayan Meclis'te yemin etmeme siyaseti CHP'lileri böyle sinirli yapmış...
Öfkeyle söylenen bu sözlerin kulislerde gerçeğe dönüşen bir karşılığı var. CHP hızla kendi içinde bir ayrışmaya doğru gidiyor. Ve yeni yönetim umursamaz bir görüntü vermesine rağmen tehlike giderek yaklaşıyor. Sadece eski siyasi aktörler Deniz Baykal ve Önder Sav değil, sosyal demokratlar hatta kendilerine "küresel demokratlar" diyen genç siyasetçiler de harekete geçmiş durumda.Herkes bir çıkış yolu arıyor.
Baykal'a yakın bir isim durumu vahim olarak niteliyor: "CHP siyaseti dinamitlenmiş durumda!"
Aslında gidişatın kötü olmasıyla ilgili tespit ortak, çıkış yolu farklı... Herkes CHP'nin iyi yönetilemediği "Ergenekon Kurtarma Ekibi" gibi çalıştığı fikrinde.
Küskün bir CHP'linin deyimiyle, mevcut yönetim Baykal'ın "Ergenekon avukatlığı" yaklaşımının bile gerisine düştü...
Bu konuda kulislerde konuşulanların da sınırı yok. Onlardan biri şu mesela: "CHP'den aday gösterilen Ergenekon sanıkları seçimlerde ne kadar para harcadı? Bu parayla yemin etmeme ısrarı arasında bir bağ var mı?"
En can alıcı soru ise şu: Kurultaya gidilirse nasıl bir sonuç çıkar?
Gerçi mevcut yönetim bu konuda kararlı ama muhalefet de kuşatmayı sürdürüyor. İlk hedef kurultayda parti meclisini ele geçirmek. Özellikle Gürsel Tekin, Erdoğan Toprak, Sezgin Tanrıkulu, Binnaz Toprak, Muhammet Çakmak ve Bülent Kuşoğlu gibi isimleri parti dışına atmak hedefleniyor.
Kılıçdaroğlu ise bu kuşatmaya karşı sessiz ama derinden bir çalışma yürütüyor. Bir planı yok gibi duruyor ama Alevi dedelerinin delegeler üzerinde adam adama markaj çalışması yapması manidar bulunuyor.
Öz CHP, Post DYP
Bir de Baykal ve Sav'a karşı, Ercan Karakaş, Murat Karayalçın ve Fikri Sağlar gibi isimlerle "Yeni CHP"yi takviye etme projesi dillendiriliyor.
Eski İstanbul İl Başkanı Nebil İlseven'le sık sık görüşmesi de bu projenin bir parçası olarak niteleniyor.
İşte bu noktada birçok olasılıktan söz ediliyor.
Kurultayda yaşanacak bir kopmada, CHP'den bir SHP bir "Öz CHP" ve bir de merkez sağcıların yer aldığı "Post DYP" çıkabileceği öngörülüyor.
Hatta Kemal Kılıçdaroğlu'nun Baykal ve Sav yükünden kurtulup, etkili bir çoğunlukla "Yeni CHP"de solu bir araya getirebileceği hayalini kuranlar bile var. Bu hayal sahiplerinin en büyük korkusu ise "Alevi Partisi" olma... Bu yüzden işin içine BDP çevresinin "çatı partisi" de katılıyor.
Ama en radikal çözümü, parti dışında kalan sosyal demokratlar istiyor.
Onlara göre, böyle giderse CHP çöküşe geçip küçülecek ve yerini Türkiye'yi ve dünyayı doğru okuyan sosyal demokrat bir parti alacak.
Kulislerden görünen o ki, Ankara'nın solunda hayal çok ama Türkiye toplumuyla buluşan ve mevcut iktidarı, demokrasi üzerinden zorlayan bir siyaset henüz yok.