Önümüzdeki seçimlerin tarihi seçimler olduğu çok açık... Türkiye toplumu belki her zamankinden daha çok, bu seçimlerde kimi neden seçtiğini sorgulamalı...
Çünkü bu seçimler, 2023'e giden Türkiye'nin temel sorunlarını çözmeye adım attığı dönemin başlangıcı olacak.
Bu yüzden siyasi partilerin bu dönem gösterecekleri adayların kimliği çok önem kazanıyor.
Milletvekilliği için çok sayıda aday adayının siyasi partilere başvuracağı bekleniyor.
Peki, bu adaylar neye göre belirlenecek?
Parti içi demokrasi sorunu yaşandığı için halkın adayları seçme şansı yok. Bu nedenle yapılabilecek tek şey partilerin listeye koyduğu adayların özelliklerine bakmak.
Partiler de bu adayları birkaç kritere göre seçiyor. Kuşkusuz paranın, gücün, çevrenin etkisi var ama bugüne kadar "lider eksenli" partilerimizde ağırlık liderinden yana oldu.
Tabii liderler de kararlarını verirken, parti yönetiminin, örgütlerin hatta parti kamuoyunun eğilimini dikkate alıyor.
Bu açıdan bakınca, önümüzdeki seçimlerde iki parametrenin "dikkat" çekeceği söyleniyor: Liyakat ve sadakat...
Peki, liderler açısından hangisi ön planda?
Elbette ikisi bir arada olsa tercih edilir ama görünen o ki, bugüne kadar aday yapılanların "sadakat" eksenli seçildiği algısı çok yaygın.
Şimdi ise durum biraz değişik... Bu dönemde liderlerin beklentisi sadakat ama ülkenin acil ihtiyacı liyakat. Bakalım liderler ülkenin bu ihtiyacına cevap verebilecekler mi?
Seçimlere kadar bu köşede Türkiye'nin dününe, bugününe hizmet eden ve geleceğinde de rol almak isteyen yeni adaylardan kısa da olsa söz etmek istiyorum. İşte onlardan bir kaçı...
Volkan Bozkır
Bürokrasiden çok sayıda isim istifa edip aday oldu. Onlardan birini, Dışişleri Bakanlığı'nın en kıdemli bürokratı Volkan Bozkır'ı Türkiye'nin AB ile ilişkileri sürecinde yakından tanıdım... Geçmişte rahmetli Özal'a, daha sonra gelen Demirel'e danışmanlık yapan Bozkır, deyim yerindeyse "ezberbozan" bir bürokrat... Klasik monşer geleneğini iyi bilmesine rağmen monşerleşmeyen, Türkiye toplumuyla bütünleşmesini bilen deneyimli bir bürokrat. Devlet Bakanı Egemen Bağış'la oluşturdukları birliktelik, AB ülkeleri nezdinde ciddi bir karşılık yarattı. Bozkır'ın AK Parti'den aday olması hem yeni dönemin ruhuna uygun, hem de Türkiye'nin AB kararlılığına işaret...
Prof. Dr. Türkan Dağoğlu
Üniversiteler her dönem siyasete kadro verdi. Bu kez de kuşkusuz verecek. Çocuk ölümleri konusunda Türkiye bir dönem dünya sıralamasında çok gerilerdeydi. 90'lı yılların başında İstanbul Tıp Fakültesi'nde oluşturulan "Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi"nin başında bulunan Prof. Dr. Türkan Dağoğlu'nu tanıdığımda yaptıkları karşısında hayranlık duymuştum. O dönemde Türkiye'de bebek ölüm hızı binde 80 civarında. Yunanistan'da binde 6, kuzey ülkelerinde ise binde 4. Türkiye'de Dağoğlu gibi bu işe gönül veren birkaç ismin çabasıyla bu oran bir hayli aşağılara çekildi. Ve uluslararası standartlar yaklaşıldı.
Dağoğlu, şimdi AK Parti'den İstanbulluların karşısına aday olarak çıkacak.
Abdurrahman Çelik
Son dönemde adından en çok söz ettiren sektör hiç kuşkusuz Türk sineması oldu. Geçmişte tek tük Türk filmi çekilirken son 8 yılda çekilen Türk filmi sayısı inanılmaz bir boyuta ulaştı. Yılda 50-70 arası film üretiliyor. Kuşkusuz bunda kültür politikasının katkısı var ama bu politikayı hayata geçiren isimler de önemli... İşte onlardan biri Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürü Abdurrahman Çelik... Genç genel müdür Çelik, sinemanın önemini ve dilini iyi bildiği için kısa sürede sektörü ayağa kaldırdı. Sinemaya altyapı desteği verdiği gibi, telif hakları ve korsanla mücadelede de ciddi başarılar elde etti. Şunu söylemek yeterli bence, sadece geçen yıl 69 film üretildi ve 350 Türk filmi dünyayı dolaştı, dünya halklarıyla Türkiye'yi buluşturdu. Bu başarının arkasındaki genç isim şimdi memleketi Adıyaman'dan milletvekili adayı...