Yıllardır süren ve bizi kuşatan şiddet nedeniyle Kürt sorununa çözüm olabilecek önerileri ne yazık ki bütün yönleriyle tartışamıyoruz.
Dünkü yazımda bu konuyu ele almış ve "yerel yönetimlerin özerkliği meselesi"ni artık tartışmamız gerektiğini söylemiştim. Daha önemlisi asıl sormamız gereken soruyu dile getirmiştim:
"Türkiye toplumu nasıl bir yönetim biçimiyle huzura, zenginliğe ve özgürlüğe kavuşur?"
Bu konuda 42 yıldır Kanada'da yaşayan bir Türk akademisyen ve aydın Aygen Toruner'den bir mail aldım. Toruner söze şu tespitle başlıyor:
"Yerel yönetimlerin doğruluğu ve avantajlarını her gün yasayarak gözlemlediğim için bu konuda Türkiye'deki çok kişiden daha deneyimli ve yetkili sanıyorum kendimi."
Hiç de haksız sayılmaz.
Bizde daha "özerklik" denildiği anda kıyamet kopuyor ve bilen bilmeyen konuşarak neyin ne olduğu anlaşılmıyor.
Bu nedenle bir bileni dinlemekte yarar var.
Toruner yerel yönetimlerin demokrasinin bir gereği olduğunu belirterek şöyle diyor:
"Eğer seçmen parlamentoda kendisini temsil edecekleri seçebilecek olgunluktaysa, vilayetinde, kasaba ve köylerinde de kendisine yönetim görevi vereceklerini seçebilmelidir. Sen başbakanı seçebilirsin ama vilayet ya da eyalet başkanını seçemezsin demek ne mantığa ne de demokrasiye sığar."
Bu noktada Toruner, Türkiye'de en çok dile getirilen "Acaba yerel yönetimler güçlendirilirse bu bölünmeyi körükler mi?" sorusuna da cevap veriyor.
"Yerel yönetimin, Türkiye'de Kürtlere tanınacak bir ayrıcalık olmaktan çıkarılıp bütün Türkiye'de uygulanması şarttır. Federatif sistemin üniter devletle bağdaşmadığı ise sadece bir safsatadır. Almanya'nın üniterliği tartışılmaz. ABD'nin ki de! Kanada Quebecliler, ayrılıp bağımsızlık istemelerine rağmen sapasağlam bir üniter yapıda refah ve huzur içinde ilerlemektedir."
Peki, bir ülkeyi üniter yapan nedir? İşte cevabı:
"Bir ülkeyi üniter yapan, merkezi hükümet, onun sıkı kontrolü ve sert yasalar değil, vatandaşların birlikte yaşama ve kalkınma istekleridir. Bir ülke eğer sadece polisiye yöntemlerle, sıkı disiplinle, aykırı fikirlere göz açtırmayarak, silahla, dayakla bir arada tutuluyorsa, o ülke zaten kökten çürümüş ve bütünlüğünü yitirmiş demektir. İnsanlarına, halkına güvenmeyen bir merkezi yönetim, üniterliğin en büyük düşmanıdır."
Federal sistemde vergi, eğitim ve güvenlik meselesinin nasıl işlediğini de anlatan Toruner, sözü Ömer Dinçer'in hazırladığı yasaya getirip şöyle diyor:
"Ömer Dinçer'in hazırladığı kamu yönetimi temel kanunu tasarısının ayrıntılarını bilmiyorum ama aklımda kaldığı kadarıyla, devekuşu gibi, 'ne deve ne kuş' misali bir yasaydı, çünkü valilikleri iptal edecek kadar ileri gidememişti. Bizim kamu yönetimimiz 19'uncu yüzyıl Fransa'sından aldığımız Napolyon yasalarının kopyasıdır. Sorun önemlidir ve sadece Kürtlerle ilgili değil bütün Türkiye'nin geleceği ile ilgilidir. Bu arada her eyaletin kendi bayrağının da olduğunu belirtmeliyim."