Türkiye, yıllarca 12 Eylül'ün üniversiteleri zapturapt altına almanın aracı yaptığı YÖK'ü tartıştı. 80'lerin ortasından bu yana muhalefette yer alan her parti YÖK'ü değiştireceğini söyledi. Ama iktidara gelen bundan vazgeçti. Kiminin gücü yetmedi, kimi de durumdan memnundu, üzerine gitmedi. AK Parti 8 yıldır iktidarda. Önce topyekun değiştirmek istedi sanıyorum başaramadı. Sonra yönetimi değiştirince sistemi değiştirmekten vazgeçti.
O günlerde YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan adı ortaya çıktığında, akademik camiada saygın yeri olan bir ismin oraya gelmesine ben de destek verdim. Ve üniversiteler adına iyi şeyler yapacağına inandım. Yaptı da… Ancak YÖK sistemi öylece yerli yerinde kaldı.
Sorun başındaki insanlar mıydı, yoksa sistem miydi?
Ben sistemin sorunlu olduğunu düşünüyorum ve şu rektör atamaları konusundaki tartışmaları izleyince bunu daha net görüyorum. Üniversitelerde bir seçim yapılıyor. YÖK bu seçim içinden bir sıralama yapıp Cumhurbaşkanına gönderiyor. Ve bir bakıyorsunuz üçüncü sırada olan isim Cumhurbaşkanına giden listede birinci sırada.
Cevabı da belli; Bizden öncekiler de aynını yaptı. Sorun da bu zaten. Benim de okuduğum Marmara Üniversitesi'nde bir süre önce rektörlük seçimleri yapıldı. Sonuç şu andaki rektör Prof. Dr. Necla Pur 382, Prof. Dr. Mehmet Akalın 394 ve Prof. Dr. Zafer Gül ise 302 oy aldı.
Peki, YÖK ne yaptı?
Birinci sıraya 302 oy alan Prof. Gül'ü, ikinci sıraya da 180 oy fazla alan Prof. Pur'u koydu.
Hangi ölçüyle bunu yaptı bilmiyorum. Ama şunu biliyorum bu sistem iyi bir sistem değil ve çifte standart yaratıyor. Prof. Pur'u rektörlük öncesinden tanıyorum. Tıpkı YÖK Başkanı Prof. Özcan gibi, onun rektörlüğe gelişine de destek vermiştim. Çünkü o da bizim üniversite sistemimiz içinde en iyisini yapmaya çalışan, farklı düşüncelere saygılı ve demokrat olmaya çaba harcayan bir bilim insanı.
Üniversitelerimizde farklılıklarımızla bir arada yaşamayı öğrenemezsek nerede öğreneceğiz? "Tek Tip" insan projesiyle bu sorunlu noktalara gelmedik mi?
Önceki gün Ahmet Altan Ergenekon'u savunanların başvurduğu bir cinliği çok çarpıcı bir tespitle dile getirmişti:
"Bütünüyle doğru bir hikâyenin içinde bir 'yanlış' bulup, bu tek yanlışla 'aslında bütün hikâyenin yanlış' olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar."
YÖK'ü yönetenler, tam da bunu kendi elleriyle yapıyor. Böylece ürünü olduğu "vesayetçi rejim" değişmiyor daha da güçleniyor. Bu da yapılan bütün iyi şeyleri gölgede bırakıyor.
Umarım Cumhurbaşkanı Gül, bu ezberi bozar ve bu çifte standarda bir son nokta koyar.