Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün Umman uçağında gazetecilerin sorularını yanıtlarken şöyle diyordu:
"Benim şu aşamada diyeceğim tek şey 'konuşun.' Son gelişmelerle bir kapı aralandı. Bu iş Meclis'te çözülmeli…"
Cumhurbaşkanı Gül'ü izleyen gazeteciler arasında Cengiz Çandar, Ali Bulaç, Fatma Barbarosoğlu, Sedat Ergin, Aslı Aydıntaşbaş, Nuh Albayrak ve Nagehan Alçı vardı ve hepimiz Cumhurbaşkanı Gül'ün Deniz Baykal'ın önerisine ve Başbakan Erdoğan'ın Baykal'a cevabına ne diyeceğini merak ediyorduk.
Türkiye-Umman ilişkileri ve bölgesel konularda geniş bilgi veren Cumhurbaşkanı Gül, iç siyasete ilişkin sorulara pozisyonu gereği biraz mesafeli durdu.
İlk soru Anayasa paketi ve Baykal'ın söyledikleriyle ilgiliydi.
Cumhurbaşkanı Gül, çok açık biçimde bundan sonra görevin Meclis'te ve siyasi partilerde olduğunu söyleyerek şöyle diyordu:
"Ben daha bu konular ortaya çıktığında yeni bir anayasa yapılması gerektiğini söyledim. Yüksek mahkeme başkanlarını tek tek çağırdım konuştum. Askeri Yargıtay Başkanıyla, Parti başkanlarıyla da konuştum. Bu konulardaki görüşlerini dinledim. Görüşmelerde onların çok üzerinde durdukları bazı konuları vardı. Sonra Başbakan ve Meclis Başkanı'yla da bu konuları konuştum ve bana iletilen önerileri onlara aktardım. 'hazırlıkları yaparken bunları dikkate alırsanız daha az tartışmalı bir metin çıkar' dedim. Sonra taslaklara baktığımda bana söylenenlerin hepsi değil ama çok önemli bir kısmının dikkate alındığını gördüm açıkçası. Mesela HSYK üyelerini Meclis'in seçmesi meselesi… Bu öneriler de vardı. Bütün parti başkanları da yüksek yargı başkanları da kategorik olarak buna karşıydılar. Ben bunu yansıttım. Burada şunu da söylemeliyim, Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın 2004 yılında bir taslak önerisi vardı. İyi bir öneriydi. Onun daha iyisi de olabilir. Bazen en iyisi olmaz ikinci en iyisi olur. Askeri Yargıtay meselesi de yoktu. Askeri Yargıtay'ı koyun dedim. Bir de Cumhurbaşkanı'na çok fazla yetki veriliyor diye eleştiriliyor bunu da ben söyledim. Cumhurbaşkanına çok fazla yetki vermeyin dedim. Başka ülkelerde var ama ben 'yapmayın' dedim. Taslak ortaya çıktığında bu tür şeylerin dikkate alındığını gördüm."
"Peki, bundan sonra bir öneriniz olabilir mi?" diye sorunca Cumhurbaşkanı Gül şöyle dedi:
"Bu saatten sonra olmaz. Ben yasa yapıcı değilim, yasa yapmıyorum. Siyasi aktör de değilim. Onun için ben daha fazla bu işlerin içine giremem…"
Cumhurbaşkanı Gül, Baykal'ın önerisine böyle cevap verdikten sonra ne yapılması gerektiğini de şöyle açıklıyordu:
"Şimdi görev artık siyasi partiler ve Meclis'in. Bu arada görüyorum ki çok iyi niyetli çabalar da var. Hem iktidarda hem de muhalefette. Bu noktaya gelmiş bir meseleyi daha katılımcı bir şekilde yapmak lazım. Taslak, Meclis'te daha da olgunlaştırılmalı…"
Cumhurbaşkanı Gül başta siyasi partiler olmak üzere, TÜSİAD, TOBB, Barolar Birliği'nin elinde çok çağdaş ve temel ilkelerle çelişmeyen Anayasa taslakları olduğunu belirterek şöyle diyordu:
"Çok iyi hazırlanmış anayasa taslakları var. Bunların hiçbirinin Türkiye'nin temel yaklaşımları ve doğrultusu ve yürüyüşüyle ilgili bir sorunu yok. Bunlardan ortak bir sonuç çıkarmak önemli. Bunu başarmamız gerekiyor."
Umman'da bir Cumhurbaşkanı
Türkiye ile Umman arasındaki ilişkiler bir hayli geçmişe dayanıyor. Siyasi ilişkiler her zaman yakın ama ekonomik ilişkiler son yıllara kadar çok sınırlı bir düzeyde sürmüş. 13 yıl sonra ilk kez Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ağırlıkla ticari ilişkileri bir üst noktaya taşımak için büyük bir iş adamı topluluğuyla Umman ziyaretini gerçekleştiriyor.
Cumhurbaşkanı Gül'ün verdiği bilgiye göre Türkiye'nin Umman'daki yatırımı 4 milyar doları geçmiş durumda. 5 milyar dolarlık bir yatırımın ise netleşmesi bekleniyor. İşte Cumhurbaşkanı Gül, bu gezisiyle bu yatırımla ilgili netleşmeyi ve daha ileri bir noktaya götürmeye hedefliyor.