Nihayet günlerdir tartışılan anayasa paketi Meclis Anayasa Komisyonu'na geldi. Üç gün boyunca ilgi ve dikkatle buradaki tartışmaları izleyeceğiz.
Sonra anayasa paketi, Meclis Genel Kurulu'na, ardından da Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulacak.
Böylece Türkiye toplumu ilk kez tarihi bir sürece tanık olacak. Olacak çünkü 12 Eylül askeri darbesinin imzasını taşıyan bir anayasanın önemli diyeceğimiz 30 maddesi halkın katılımı ve seçilmişlerin iradesiyle değişme şansı yakalıyor.
Bu noktada akıllara takılan soru şu: Siyasi partiler için bir sınav niteliğinde olan bu şansı, başta CHP olmak üzere muhalefet partileri hakkıyla değerlendirebildi mi?
CHP'de etkili görevler üstlenmiş bir hukukçu milletvekili adının yazılmaması koşuluyla şunları söylüyor:
"Bırakın şansı değerlendirmeyi, tam aksini yapıyoruz. Oysa biz bu maddelere yenilerini de ekleyerek daha özgürlükçü bir rol üstlenebilirdik ve üstlenmeliydik. Bu yapılmadığı gibi Genel Başkan Deniz Baykal, Anayasa'nın 175'inci maddesinin 7'nci fıkrasına aykırı bir öneri getiriyor."
Araya girip şunu soruyoruz; "Sözünü ettiğiniz Cumhurbaşkanı Gül'e yapılan çağrı mı?"
"Evet, o çağrıdan söz ediyorum. O çağrıda karşı çıkılan 3 maddeyi Cumhurbaşkanı'nın ayırıp referanduma sunması isteniyor. Bu anayasaya aykırı... Çünkü o maddeye göre tek yetkili TBMM. Ayırmayı da birleştirmeyi de TBMM yapabilir. Sadece Meclis'te 367 ile kabul edilirse o zaman Cumhurbaşkanı referanduma götürebilir. Cumhurbaşkanı'nın ayırma yetkisi yok..."
Son soru; Peki bu atağın anlamı ne?
"Toplumun gerisinde kalma korkusu yaşanıyor. Bu atakla öne geçilemez. Sadece bir süreliğine kafalar karıştırılır, o kadar. Bir sosyal demokrat parti böyle mi olmalıydı? Hepimizin bunu düşünmesi gerekiyor."