Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Silahların gölgesinde bir Meclis...

Yargı darbesinin yarattığı gerilim ortamında Ankara'yı dolaşınca "bürokratik devlet"in nasıl bir "kuşatma" yarattığı daha net ortaya çıkıyor.
Bu gerçeği en çarpıcı biçimde "Milli irade"nin temsil edildiği Meclis'in çevresinde görmek mümkün...
Önceki gün Ankara'da Meclis'in çevresine daha bir dikkatle baktım.
Çok değil, 50 metre çevresi aklınıza gelebilecek bütün devasa devlet kurumlarıyla kuşatılmış durumda.
Bir an gözüme çarpanları yazıyorum; Meclis'in tam karşısında Genelkurmay Başkanlığı, arkasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı, yakınında Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlıkları, onların yakınında Yargıtay Başkanlığı, yukarıda ise Harp Okulu var.
İnsan ister istemez adım başı karşılaştığı bu devasa kurumlarla Meclis'in ilişkisini düşünüyor. Aslında son yaşanan "yargı darbesi" de bu kuşatmayla sivilleşme arasında yaşanan mücadelenin bir yansıması.
Tarafların pozisyon alışı da bu eksende şekilleniyor. Devasa kurumlar neredeyse hep bir ağızdan aynı tepkiyi verip aynı tavrı sergiliyor. Geldiğimiz bu noktayı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'e sordum. Çelik şöyle yorumluyor:
"Bizim cumhuriyetimiz demokratik olmaktan ziyade bürokratik cumhuriyet görüntüsünde... Bürokratik cumhuriyetlerde milletin iradesi göstermelik olarak vardır ama aslında yoktur. Orada sivil ve askeri bürokrasi egemendir. Sivil bürokrasinin en önemli ayağı da yargıdır. Türkiye'de bana göre, ülke bürokratik cumhuriyet olarak mı yoluna devam edecek yoksa demokratik cumhuriyet mi olacak? Esas kavga bu..."
Erzincan-Erzurum hattında başlayan "yargı gerilimi"ne Hüseyin Çelik böyle bakıyor. Çelik'e son günlerde yeniden gündeme gelen Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya olayını soruyorum. Çelik şöyle diyor: "O gün parti sözcüsü olsaydım, çıkar konuşurdum. Ben bugün balyoz konusunda da parti sözcüsü olarak susmadım. O günlerde bu konuda kimin yanlışı, hatası varsa sorumludur bundan. Bana kalırsa Sarıkaya'nın kafası koparılmıştır ve cesurca tavır alabilecek olan hukuk adamları bu olaydan olumsuz etkilenmiştir. Fakat ben artık mızrağın çuvala girmediğini düşünüyorum. Bir kişi, 10 kişi gidebilir. Artık mesele örtbas edilebilecek bir mesela değildir."
Anlaşılan o ki bu kez siyasi iktidar öncekilere göre daha kararlı...
Ancak yine de kısa vadede bir çözüm görünmüyor.
Bunu da Çelik'in, "Herkesin kafasının karıştığı bir süreçte sivil siyaset üzerine düşeni yapıyor mu?" sorusuna verdiği cevaptan anlıyorum.
İşte Çelik'in cevabı:
"Kış ortasında baharı herkes algılar ama getirmeye muktedir değilsiniz. Biz iktidarın bir köşesindeyiz, bir karar alıyorsunuz ve Anayasa Mahkemesi bunu iptal ediyorsa ne yapabilirsin hukuk devletinde. İkinci bir anayasa mahkemesi var mı? Bir üst mercisi var mı? Bir temyiz makamı var mı? Yok. Bazı şeyleri zorladığımızda gerginlik çıkaran oluyoruz, yapmadığımız zaman da 'Neden çekingen davranıyorsunuz?' deniyor. Demokrasi bir uzlaşma rejimidir. Biraz sabır gerekiyor."
Meclis'te çoğunluğu olan bir partinin durumuyla, Meclis'i kuşatan "bürokratik cumhuriyet"in devasa kurumlarını bir arada düşününce Sedat Laçiner'in 1 Şubat'ta yazdığı yazıyı hatırladım.
Laçiner, şöyle diyordu:
"Yüzyıllar boyunca aklı başında devletler, silahlı güçleri siyasi güce fazlaca yaklaştırmamaya, askeri siyasete sokmamaya özen göstermiştir. Bundan dolayıdır ki Samuel P. Huntington, 'Eğer bir ülkede meclisin etrafı askeri binalarla kuşatılmış ise o ülkede darbe ihtimali çok yüksektir' demiştir. Bugün Ankara'da TBMM'nin etrafı fiziki ve fikri olarak adeta kuşatılmıştır. (...) Cumhurun yönetiminin sık sık kesildiği bir yerde, meclisin silahların gölgesinde çalıştığı bir ülkede ne demokrasi ne de cumhuriyet yaşatılabilir."
Bu gerçeğe rağmen Türkiye değişiyor. Düne kadar bu Meclis'in mesai sonrası güvenliğinden bile askerler sorumluydu. Nihayet dün bu uygulama değişti.
Küçük ama önemli bir adım...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA