Türkiye'de bir muhalefet sorunu olduğunu 10 Kasım'daki açılım tartışmalarında bir kez daha gördük. Tartışmaların küfürleşmelere varan gerilim yanı elbette eleştirilebilir ama asıl dikkat çeken bu ülkenin çözümcü siyaset üretemeyen muhalefeti.
10 Kasım gibi anlamlı bir günde bu ülkenin kanını emen, özgürleşmesini ve zenginleşmesini engelleyen en önemli sorunlardan biri tartışılıyor ve ne yazık ki muhalefette yer alan CHP ve MHP'den çözüme yönelik tek öneri gelmiyor.
Eleştirdikleri DTP temsilcisi Gültan Kışanak, onların gözünün içine baka baka çok daha demokrat ve kucaklayıcı bir konuşma yaptı.
Bu nedenle CHP'nin de MHP'nin de bölgesel parti olmalarından daha doğal bir şey yok. Tabii bu tür demokratik açılım meselelerinde, MHP'yi ideolojik konumu gereği farklı bir yere koymak mümkün.
Ama aynı şeyi CHP için söylemek mümkün değil. Çünkü CHP, daha 1973 yılından itibaren kendisini "sosyal demokrat" olarak lanse eden bir parti…
1989 Kürt Raporu da bu anlayışın bir ürünü. Ancak 1993'ten sonra CHP'yi yöneten zihniyet adım adım gerileyerek bugünkü noktaya geldi.
Eski bir CHP'li, bugünkü CHP yönetiminin bu noktaya gelişinin bile kazanç olduğunu şu sözlerle dile getiriyor:
"CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın SHP'nin 1989 yılında hazırladığı Kürt Raporu çizgisine gelmesi, Kürt açılımı açısından alınmış en önemli mesafedir…"
Doğrusu "Demokratik Açılım"ın tartışıldığı Meclis Genel Kurulu'nu izlerken, Türkiye'nin sosyal demokrat bir partiye acil ihtiyacı olduğu çok açık biçimde kendini gösterdi.
CHP adına konuşan Onur Öymen, 89 raporuna atıf yapsa da 1940'ların bile gerisine düştü.
Peki, Meclis'te sosyal demokrat bir parti olsaydı önceki günkü açılım tartışması nasıl olurdu? CHP yönetimini "sosyal demokrat olmamakla" eleştirerek sadece yönetimden istifa eden Ankara CHP Milletvekili Eşref Erdem ise şöyle diyordu:
"Meclis'teki tartışmaları izlerken üzüldüm. Sosyal demokrat bir parti olsaydı çok daha ciddi bir uzlaşmanın olacağını zannediyorum. Yazık oldu. CHP'nin bu noktaya gelmesi, CHP içinde ciddi bir sol kanadın olmamasından kaynaklanıyor. Parlamentodaki tavrı çok doğru değil. Pankart açmayı TBMM'nin konumu ile bağdaşır görmüyorum. Bunlar TBMM çatısı altında yapılmaması gereken şeyler daha ağırbaşlı tavır koymak gerekir. Sürekli olumsuzun üzerine bir politikayı inşa etmeye çalışan bir anlayış var. Bu anlayışın seçmenden çok fazla rağbet göreceğini zannetmiyorum."