Şu sıralarda herkes, "Islak imza" meselesinin nasıl sonuçlanacağını merak ediyor. Gecikmesi kaygı yaratsa da hâlâ yargı sürecinin gerçeği aydınlatacağına dair bir umut var. Ama ya tersi olursa?
"İhbarcı subay" ikinci mektubunda tam da bu gerçeği dile getiriyor ve nasıl engellemeler yaşanacağına işaret ediyor. Haksız da sayılmaz. Çünkü bu ülkenin geçmişinde benzer biçimde üstü örtülen onlarca olay yaşandı.
Daha ilginci bırakın üstünün örtülmesini, dokunulmaz bazı kurumlar yargıyı bile umursamadı.
Geçen gün eski üst düzey bir MİT mensubuyla konuşuyordum. Deneyimli istihbaratçıya "Islak imza" meselesinin nasıl seyredeceğini sordum.
Hiç lafı dolandırmadan anlatmaya başladı:
"Kaygılıyım ve bir şeyler planlandığını düşünüyorum. Gerçi siyasi irade işin peşini bırakmıyor ama bizde kurumlar her zaman her istediğini yaptı. Yıllar önce benim de başıma benzer olaylar geldi. MİT'in üst düzeyinde görev yapan biri olarak, toplum gerçeği öğrensin diye bazı bilgileri açıkladım. Hakkımda çok sayıda dava açıldı ve başıma gelmeyen kalmadı."
Merakla araya girip sordum; "Islak imza"yla sizin davalarınız arasında nasıl bir benzerlik vardı?
"Olmaz olur mu? Ben bizzat kurum kayıtlarına geçen belgelere dayanarak o açıklamaları yapmıştım. Belgelerin fotokopileri de elimdeydi. Mahkemeye, 'Bu belgelerin aslı kurumda, oradan isteyin' dedim. MİT'ten mahkemeye gönderilen cevapta şöyle deniyordu: 'Bizde böyle bir belge yok' Şimdi siz olsanız kaygılanmaz mısınız?"
Üst düzey MİT görevlisinin söyledikleri elbette kafamda soru işareti yarattı. Ama şu da bir gerçek ki, Türkiye artık eski Türkiye değil.