Kendi partisini kurarak siyasete hazırlanan Mustafa Sarıgül, nihayet pazar günü İstanbul Zeytinburnu'ndaki Abdi İpekçi Spor Salonu'nda halkın karşısına çıktı. İçeri girdiğimizde düzenli, disiplinli bir salon, renkli ve hareketli bir kalabalıkla karşılaştık.
Sadece İstanbul değil, Ankara'dan Diyarbakır'a Samsun'dan Edirne'ye, tüm illerden temsilci gelmişti.
İki pankart dikkat çekiyordu: "Derde derman Sarıgül ve Çare Sarıgül..."
Salonda 10 bin, dışarıda da iki üç bin kişilik bir kalabalık vardı.
O salona gelenler, "Türkiye'nin yeni lideri" diye tanımladıkları Sarıgül'ün konuşmasını merakla bekliyordu. Biz de onların oraya neden geldiğini merak ediyorduk.
Önce yaşlı bir kadına sorduk. Cevabı çok açıktı:
"Şişli'de yaptıklarını Türkiye'ye de yapması için buradayız..."
Bir gencin aradığı şey ise farklıydı:
"Tayyip Erdoğan gibi dik duruşu var. O nedenle buradayım..."
Aslında oraya gelenlerin büyük çoğunluğu mevcut partilerde aradığını bulamayan, bir anlamda o partilerin küskünü insanlardı.
Ve Sarıgül kürsüye çıkıyor...
Daha önce de yazdım, acaba bu dönemde ortaya çıkan siyasi aktörlerden hangisi kalıcı olacak?
Sarıgül'ün konuşmasını bu açıdan merakla dinledim. Yaklaşık bir saat kürsüde kalan Sarıgül'ün söylediklerini alt alta yazdığınızda ortaya iddiasız ve herkesin söyleyebileceği sözler çıktı. Şaşırmadım...
Daha çok hak, hukuk, adalet, demokrasi ve işsizlik gibi genel kavramlardan söz etti ama ne Türkiye'nin hararetle tartıştığı ve kritik bir sürece giren Kürt sorununa değindi, ne de bölgesel güç olacak bir Türkiye'ye ilişkin vizyon ortaya koydu.
Daha ilginç olanı ise "kitlelerin yeni lideri" olarak sunulan Sarıgül'ün konuşması bitmeden salonda çözülmelerin başlamasıydı. Öyle ki konuşmanın sonuna doğru salonda öbek öbek boşluklar oluştu.
Erken terk edenlerden biri şöyle diyordu: "Valla biz CHP'den farkı ne olacak diye merakla bekledik. Ama pek fark göremedik. Yeni bir şey söylemedi."
Salondan böyle tepkilerin çıkmasına rağmen 10 bini aşkın insanı oraya toplamak ve gövde gösterisi yapmak siyaseti bilenlere göre çok önemliydi.
Kısaca bugüne kadar başka partilerin içinde kendine yer edinmeyi başaran Sarıgül, ilk kez kendi adına siyaset arenasına, görüntüde de olsa iyi bir çıkış yapıyordu.
Ama harekete adını veren "değişim"e ve yeni Türkiye'nin yeni siyaset diline ilişkin hiçbir işaret yoktu.