Geçtiğimiz günlerde Yavuz Abi (Donat) 9. Cumhurbaşkanı Demirel'in 12 Eylül askeri darbesi üzerine görüşlerine yer verdi. Demirel çok genel bir soruya yanıt arayarak başlıyor söze:
"Prusya kralı Büyük Frederik diyor ki... Army's state or state's army... Ordunun devleti veya devletin ordusu... Hangisi? Devletin ordusu mu yoksa ordunun devleti mi?"
Bu sorudan yola çıkan Demirel, mevcut anayasada yer alan çelişkiye dikkat çekerek şöyle diyor:
"Anayasa'nın başlangıç bölümünde deniliyor ki:
- ... görev, Türk milleti tarafından, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet olunmuştur. Yani millet, Anayasa'yı koruma görevini demokrasiye âşık evlatlarına veriyor.
Ama TSK, İç Hizmet Kanunu madde 35'te, koruma kollama TSK'nın görevi diyor. Eğer koruma kollama yapmazsa, görevini yerine getirmemiş duruma düşecek.
1960'ta, 1971'de, 1980'de askerin meşruiyet aldığı yer orası."
Bu noktada insanın aklına 28 Şubat süreci, 27 Nisan e- muhtırası ve yeni anayasa girişimleri geliyor.
Acaba Demirel bunlar için ne düşündüğünü neden söylemedi?
Ayrıca Ergenekon eksenli Ayışığı ve Sarıkız darbe girişimleriyle de pek ilgilenmedi. Ama ben daha çok, bir süre önce bu köşede de dile getirdiğim bir sorunun cevabını arıyorum.
12 Eylül darbesinin hüküm sürdüğü yıllarda Demirel, sık sık Amerikalı ünlü siyaset adamı Mc Namara'nın Demirel'in Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'e söylediği bir sözü anlatıp duruyormuş...
Daha önceki yazıda da belirttim, sivil-asker ilişkisiyle ilgili bu söz açıklanırsa Demirel'in pozisyonu çok tartışılacak. Ama Demirel hâlâ açıklamadı. Bekliyoruz.