Önceki gün bir siyasetçi, belediye başkanlarında aranan özellikleri sayarken şöyle diyordu:
"Bu dönemde aday olacak başkanlarda bir tek özellik aranacak, dürüstlük. Çünkü insanlar büyük vaatlerle gelen başkanların nasıl zenginleştiğini ve çevresini nasıl zengin ettiğini görüyor."
Bu yaklaşımı son dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamaları da doğruluyor.
En son İHH İnsani Yardım Vakfı'nın "Kendi Dilinden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Yoksulluk ve Sosyal Durum" başlıklı araştırması, Kürt meselesinin yoğun tartışıldığı bir ortamda bile iki konuyu ön plana çıkartıyor;
İşsizlik ve yolsuzluk...
Araştırmaya katılanların yüzde 55'i bölgenin en önemli sorunu olarak işsizliği gösterirken, yüzde 23.6'sı yolsuzluğa dikkat çekiyor.
Aynı şey Türkiye'nin geneli için de geçerli.
Toplum ister yerelde isterse genelde yapılan tüm işleri görüyor ama bu işler üzerinden elde edilen "rant" ı da içine sindiremiyor.
Sıradan hayatların kısa sürede "şaşaalı bir yaşama" kavuşmasına adeta "isyan" ediyor.
Önümüzdeki yerel seçimlere büyük oranda toplumun bu "yolsuzluk" konusundaki hassasiyeti damgasını vuracak.
Burada da kritik nokta, bir belediye başkanı hakkında yolsuzluk iddiasının olup olmaması değil, önemli olan toplumun kanaati ve yaratılan algı.
Bu seçimler biraz da bu algı etrafında şekillenecek.
Yani özellikle şehirlerdeki rant kavgasından kaynaklanan kirlenmenin dayattığı "şeffaflık" arzusu yerel seçimlerin ana teması durumunda.
Peki, siyasi partiler toplumun bu beklentisine nasıl cevap verecek?
Yerel seçimleri kazanmanın asıl yolu "hizmet" olarak bilinse de bu kez "hizmet artı şeffaflık" bir araya getirilmezse sürpriz sonuçlar çıkabilir.
Dahası yolsuzluklardan bıkan toplumun şeffaflık beklentisine hangi parti en yakın çözümü üretirse, o partinin şansı bir hayli yüksek olacak.
Bunun ilk adımı da eski yeni tüm adayların mal varlıklarını açıklamak olabilir.
Bu konuyu daha önce birkaç kez yazdım. Ciddi bir tepki gelmedi.
Bakalım bu seçim sürecinde başkanlar bu çağrıya nasıl cevap verecek?