Şu sıralar AK Parti'ye yönelik olası senaryolar içinde adı geçenlerden biri de Dışişleri Bakanı ve AB ile müzakereleri yürüten Ali Babacan. Kimi olası genel başkanın o olacağını, kimi de Anayasa Mahkemesi'ndeki savunmayı onun yapması gerektiğinden söz ediyor.
Bir süre önce bir grup AK Partili, "Anayasa Mahkemesi'nde partiyi kim savunacak?" sorusunu tartışıyordu.
Biri bilinen ismi, yani Devlet Bakanı Cemil Çiçek'in bu savunmayı yapacağını söyleyince, öteki AK Partili bir öneri getirdi:
"Peki, neden bu işi Ali Babacan yapmıyor?"
Çiçek'in ismini veren AK Partili cevap verdi:
"Nasıl yapsın? O daha çok genç. Devlet deneyimi de yok."
Bu cevap, öneriyi getiren AK Partiliyi bir hayli öfkelendirdi:
"Bu nasıl mantık, genç olabilir ama bizi AB'de savunuyor, dünyaya karşı savunuyor. Baksanıza dış ilişkiler gibi önemli bir alanda Türkiye'yi ona emanet ediyoruz ama AK Parti'yi ona emanet etmek istemiyoruz. Bu işte bir yanlışlık yok mu?"
İlginç bir tartışma olduğu kesin. Demek bu tür olasılıklar sadece senaryo yazarları arasında üretilmiyor.
Babacan, sadece mahkemede savunma açısından değil, partinin "emanet" edilmesi açısından da tartışılan bir isim. Yine de bu konuşmaların olumlu bir yanı var, genç siyasetçiye kimse "emanetçi" demiyor, "emanet"ten söz ediyor.