Dün, 15'inci ölüm yıldönümüyle andığımız 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal; çok farklı bir siyaset ve devlet adamıydı.
Türkiye'de bir zihniyet devrimi yarattığı gibi, bugün hala yaşamakta olduğumuz temel sorunlarla yüzleşmemiz gerektiğini vurgulayan ve çözmek için çaba harcayan bir liderdi.
Bugüne kadar hakkında -ölümü üzerindeki sır perdesi de dahil-birçok şey yazıldı. Ama hazırlattığı raporlar üzerinde nedense hiç durulmadı.
Biri 1992 yılında hazırlanan "Dinin Toplumsal Yapısı" diğeri de 1993 yılında hazırlanan "Kürt Raporu"ydu...
Özellikle Kürt Raporu'nun ciddi veriler içerdiği, çarpıcı çözüm formülleri önerdiği söyleniyordu.
Bu rapor o günlerde devletin tepesinde ciddi bir gerilime yol açtı ve Özal geri adım atmak zorunda kaldı.
Aslında bu ilk rapor değildi. O tarihe kadar Özal'ın elinde; birini Aslan Güner ve Kaya Toperi'nin, birini Adnan Kahveci'nin, birini de daha sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri de olan Orgeneral Kemal Yamak'ın hazırladığı üç rapor daha vardı.
Ama en önemlisi, en radikal önerileri içeren son rapordu. Belki de bu yüzden hemen rafa kaldırılmıştı.
Zaten bu raporun hazırlanmasından çok kısa bir süre sonra da, Özal vefat etti. Ve bir daha kimse o raporlardan söz etmedi.
Özal'a yakın isimlerin verdiği bilgilere göre, bu belgeler devlet arşivinde muhafaza ediliyor.
Peki, o dönem neden açıklanmadı?
Açıkça söylenmese de, bilinen gerekçe devlet tarafından sakıncalı bulunduğuydu.
Düşünsenize, 15 yıl önce Özal'ın öngördükleri tartışılıp, bir biçimde gereği yapılsaydı; şimdi daha farklı bir Türkiye olmaz mıydı?
Aslında bu raporları sakıncalı bularak Özal'ı "Kürtçülükle, bölücülükle" suçlayan siyasetçiler ve üst düzey komutanlar, yıllar sonra "hata yaptık" deme noktasına geldiklerine göre; bu sorunun cevabı da verilmiş oluyor sanırım.
Fakat ne yazık ki zihniyetler değişmiş değil. Biz hala Özal'ın 15 yıl önce işaret ettiği, "Kürt ve Din" meselesini tartışıyoruz.
12 Eylül askeri darbesinin ilk yıllarında ünlü romancı Kemal Tahir'in Yorgun Savaşçı romanı TRT tarafından dizi yapılmış, askerler izin vermeyince de "yakılarak" yok edilmişti. Ama 80'li yılların sonunda başlatılan bir kampanyayla yakıldı denilen eser devlet arşivlerinde bulunarak açığa çıkmıştı.
Tozlu raflar arasından bu değerli belgeleri çıkarmak için yine bir kampanya mı başlatmak gerekiyor?
Özal'ın o raporlarının açığa çıkartılmasında sayısız yarar var. Bakalım çıkacak mı?