Dünya kamuoyunda bugünlerde iki farklı Türkiye var. Biri Kuzey Irak'a operasyon yapmaya hazırlanan Türkiye, öteki ise sinema dünyasını Antalya'da buluşturan Türkiye...
Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali; terörle mücadelenin gölgesinde kalsa da gerçekten gelişen, değişen ve sorunlarıyla yüzleşen Türkiye'yi simgeliyor... O Türkiye; kendini sanatla, barışla ve yaratıcılıkla anlatmaya çalışıyor...
Bunun da en iyi aracı sinema... Son yıllarda Türkiye sineması çok iyi filmlere imza attı.
Aynı dönemde Antalya Film Festivali de, uluslararası bir nitelik kazanarak bu sinemayı dünyayla buluşturdu. Türkiye terör nedeniyle kritik bir süreçten geçerken, orada Türkiye'nin dinamik ve gelişen yüzü dünyaya taşınıyor.
Yönetmen Ezel Akay bu gerçeği şöyle dile getiriyor:
"Burada 12-13 yönetmenin filmi var. Yönetmenlerin dünya görüşleri, estetik yaklaşımları farklı, ilgilendikleri insanlar farklı. Bir ülkede bu kadar farklı sinemacı bulmak çok zor. Bu çeşitlilik Türkiye'yi anlatıyor. Bir filme bakarak Türkiye'yi öğrenemezsiniz. Ancak, on filmi seyrettiğinizde Türkiye tablosu çıkıyor. Türkiye'yi bir kişi anlatamaz, bir konu anlatamaz. Çünkü Türkiye'de çok farklı kültürel ve siyasi eğilim bir arada yaşıyor... Tartışma, itişme kakışmanın olduğu dünyanın en doğurgan alanıdır burası. Buradan çok büyük bir enerji çıkacaktır. Bugün Fransa'da, Amerika'da filmlerin hepsi birbirine benziyor. Bizim ülkemizde hiçbiri diğerine benzemiyor. Dünya bu gerçekle tanışıyor."
Mülteci filmiyle Antalya Film Festivali'ne katılan Yönetmen Reis Çelik de benzer bir noktaya dikkat çekiyor ve şöyle diyor:
"Bu filmler aslında bizim nereye gittiğimiz konusunda ilginç ipuçları veriyor. Kars'tan Almanya'ya, İstanbul'dan Londra'ya uzanan insanımızın öyküsü var bu filmlerde. Bir yandan Anadolu insanının mesajını veriyor, bir yandan Avrupa'daki insanın sorununu inceliyor. Bu anlamda vizyonumuzun büyüdüğünü ve genişlediğini düşünüyorum."
Antalya Film Festivali sinemamızın ulaştığı noktayı gösterirken önemli bir işlevi daha yerine getiriyor. Turizm kenti Antalya üzerinden Türkiye'yi dünyaya taşıyor. Bu noktada festivale ayrılan kaynağa dikkat çekiliyor.
Ezel Akay bu konuda şunları söylüyor:
"Festivalin geleceğini parlak. Bugün nasıl bir bütçesi var bilmiyorum ama seneye bunun ikiye katlanması gerekiyor. Bu para bir şekilde geri dönüyor."
Yapımcı Sabahattin Çetin ise Antalya Film Festivali'nin ticari önemine dikkat çekiyor:
"Son iki yıldır önemli sinema adamları Türkiye'ye geldi ve geliyor. Bir kısmıyla iletişim kuruluyor, proje alışverişi yapılıyor. Hatta ortak projelere bile başlandı. Ama bu festivalin en önemli yanı Türkiye'yi tanıtmaya katkısı. Devletin yapamadığı zamanlarda sinema böyle bıçak gibi devreye girer ve o ülkenin çok farklı bir yüzünü çok farklı rengini ortaya koyar ve en önemli tanıtımı yapar. Bu nedenle devletin, sivil toplumun bu festivale daha çok katkı yapması gerekiyor."
Sinemanın ülke tanıtımına büyük katkı verdiğini söyleyen Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ise şöyle diyor:
"Festivalin uluslararası bir boyuta taşınması Türkiye'nin tanıtımı açısından ciddi önem taşıyor. Başlangıçta eksikliklerimiz oldu ama şimdi iyi bir yoldayız. Festivalin 10 milyon YTL'ye yakın bir bütçesi var. Önümüzdeki yıllarda bu kaynağı daha da artıracağız."
Yıllar önce "Antalya'da mutlu bir Hollandalı"mız vardı. Ama artık bu tablo çok gerilerde kaldı.
10 milyona yaklaşan turist sayısı, yerli yabancı yatırımcıların ilgi odağı oluşu ve her yıl biraz daha dünyaya uzanan film festivali de bunun bir göstergesi.
Bu da gerçekten umut verici...