Bütün zamanların en önemli, geçen dönemin ise en tartışmalı bürokratik görevi hiç kuşkusuz başbakanlık müsteşarlığıdır...
O makamı dolduran kişi bürokratik hiyerarşinin birinci adamı olduğu için de bütün gözler üzerinde olur. Başbakan Tayyip Erdoğan birinci başbakanlık döneminde bu makama Prof. Dr. Ömer Dinçer'i getirerek ummadığı kadar eleştiri aldı.
Belki pişman olmadı ama bir hayli rahatsız olduğu kesin.
Bu nedenle olacak, ikinci başbakanlığı döneminde bu göreve öyle bir isim atadı ki, kimse bir şey diyemedi.
Daha önemlisi övgüler dizildi.
Çünkü atanan isim son yıllarda toplumla devleti buluşturan ender bürokratlardan biriydi.
Bir anlamda AK Parti döneminin "Vali Yazıcıoğlu"suydu.
Bu ismin, yani eski Diyarbakır Valisi Efkan Ala'nın başbakanlık müsteşarlığına atanması en azından benim için sürpriz oldu.
Çünkü o makama Efkan Ala'nın atandığını duyduğumda yaptığı hizmetlerden önce şimdilerde pek sesi soluğu çıkmayan bir politikacıyı hatırladım; Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu'yu...
Nedenine gelince...
Mumcu'yu AK Parti'den istifa edip kendi siyasi yolculuğuna başladıktan sonra yakından izlemeye başladım.
Ve ne zaman bir araya gelsek, yapmak istediklerini, kadrosunu konuşsak hep Efkan Ala ismini örnek verir ve söyle derdi:
"Bizim böyle değerli çok arkadaşımız var."
Aynı şeyi Antalya Belediye Başkanı Menderes Türel için de söylerdi.
Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen, Meclis Genel sekreteri Ali Osman Koca da Mumcu'nun keşfettiği isimlerdi.
Birçok konuda olduğu gibi söyledikleri doğru, keşfi isabetliydi.
Ama sonuç pek parlak olmadı.
AK Parti ile yollarını ayırması Mumcu'ya çok pahalıya mal oldu.
Önce bakanlık elinden gitti.
Sonra partisini seçime sokamadı. Ardından hep örnek verdiği ve bir yerlere taşıdığı bu kişileri, terk ettiği partiye kaptırdı.
Şimdi elbette Mumcu'nun ne düşündüğünü merak ediyorum ama asıl merak ettiğim AK Parti'ye kazandırdığı bu iki ismin onun için ne düşündükleri?