Son dönemin en önemli tartışmalarından biri de üniversitelerimizin dünyadaki ilk 500 üniversite içinde yer alamamaları.
Bu acı gerçeği kimi, hükümetin tavrına bağlasa da asıl sorun üniversitelerde özgür ortamın oluşmasını engelleyen yönetim anlayışında.
Gerçek şu ki; üniversitelerimiz son 30 yıldır iyi yönetilmiyor.
Ortada ne akademik ne de bilimsel özgürlük var...
O koca koca üniversitelerimiz adeta binlerce öğrencinin toplandığı "Yüksek Okul" lar haline geldi.
Rektörlerin büyük çoğunluğu ise akademik özgürlüğün güvencesi olacaklarına Ergun Babahan'ın dediği gibi "Bekçi Murtaza" rollerinde.
Ya öğrencileri zapturapt altına almaya uğraşıyor ya da öğretim görevlilerine haddini bildirmeye çalışıyorlar.
Bu yaklaşımın en çarpıcı örneği Türkiye'nin üçüncü büyük üniversitesi olduğu söylenen Kocaeli Üniversitesi'nde yaşanıyor.
Kocaeli Üniversitesi'nde; 149 profesör, 79 doçent, 421 yardımcı doçent, 284 öğretim görevlisi, 162 okutman, 710 araştırma görevlisi, 51 uzman olmak üzere toplam 1856 akademik, 968 idari personel görev yapıyor.
Ve yaklaşık 45 bin öğrenci okuyor.
Ortada bilimsel üretim yapıldığına ilişkin de ciddi bir rakam yok.
Peki böylesine devasa bir üniversitenin bir süre önce göreve gelen rektörü neyle uğraşıyor? İster inanın ister inanmayın rektör Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu iddiaya göre kendisine rektörlük seçimlerinde oy vermeyen öğretim üyelerini oradan oraya sürmekle uğraşıyor.
Ve bazen öyle garip uygulamalara imza atıyor ki şaşırmamak elde değil.
İşte size son bir örnek...
Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Devletler Hukuku dersleri veren bir öğretim üyesi var: Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çakır.
Çakır'a geçtiğimiz günlerde rektörlükten bir yazı geldi.
Yazıda görev yerinin değiştirildiği bildiriliyordu.
Devletler Hukuku hocası Mustafa Çakır şaşkındı ama asıl şaşkınlığını yeni görevini okuyunca yaşadı.
Yeni görev yeri Kocaeli Üniversitesi'ne bağlı Hereke Meslek Yüksek Okulu ve yeni görevi özel güvenlik ve koruma bölümünde "Yakın savunma dersleri" vermekti.
Akıl alacak gibi değil. Devletler Hukuku hocası öğrencilerine şimdi "judo" tekniğiyle nasıl yakın koruma yapacaklarını öğretecek.
Peki gerekçe nedir?
Resmi gerekçe "Hukuk Fakültesi'nde fazlalık var."
Gerçek ise iddiaya göre; "rektörlük seçimlerinde farklı adaya oy vermek."
Üniversite değil sanki partizanlık yapılan kamu kurumu.
Üstelik rektörün gazabına uğrayan tek kişi Yrd. Doç Dr. Mustafa Çakır değil.
Uluslararası İlişkiler'de görevli ve uluslararası yayınları olan Doç. Dr. Bedri Gencer de, Hukuk Fakültesi'nde bölüm başkanı Hamdi Korkmaz da benzer bir uygulamanın kurbanları.
Rektör Prof. Dr. Sezer Komsuoğlu bu iddialara ne cevap verecek bilinmez ama bilinen şu ki; kendisinden önce iki dönem de eşinin yönettiği Kocaeli Üniversitesi'nde öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu bir hayli rahatsız.
Onlardan biri şöyle diyor:
"Maalesef burada böyle bir keyfi bir durum var. Bu insanların aldığı maaş zaten az. İnsanlar oradan oraya koşuyor, özveriyle çalışıyor. Böyle uygulamalarla sessizleştirildi öğretim üyeleri. Üniversitelerde ne demokrasi ne hukuk ne doğru dürüst eğitim var. 'Türkiye'nin 3'üncü büyük üniversitesiyiz' diye övünüyorlar. Bir kapalı spor salonu, bir spor sahası, bir kültür evi bile yok. Rektör az oy aldı diye bunları yapıyor. Sosyal işlerde bir şey yapmak yerine gücünü böyle kullanıyor."
Üniversitelerimizin neden dünyanın ilk 500 üniversitesi arasında yer almadığı şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu?