Merkez sağın siyaset kulisleri Mesut Yılmaz'ın "Siyasete dönebilirim" işareti verdiği günden beri bir hayli hareketli.
Herkesin kafasında aynı soru:
"Mesut Yılmaz neyin peşinde?"
Yeni bir siyasi hareketin mi, Anavatan'ın mı, yoksa mevcutların sentezinden doğacak yeni bir yapılanmanın mı?
Dönüşü bir anlamda muhteşem de olsa, ne yazık ki bugün geldiği nokta için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
Önce Erkan Mumcu ile ilişkileri gerginleşti. Ardından DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'dan beklenen ilgiyi görmedi.
Son olarak ziyaret ettiği eski Cumhurbaşkanı Demirel'le görüşmesi ise "Hele bir çık görelim" temennisinden öteye geçmedi.
Peki geriye ne kaldı?
Geriye yeni bir çekim merkezi yaratma düşüncesini de riske sokan ve gerginlik yaratan tartışmalar kaldı. Yılmaz'ı yakından izleyen tecrübeli bir siyasetçi şöyle diyor:
" Eğer Mesut Yılmaz'ın siyasete dönüşü bu girişimlerle sınırlıysa, işin doğrusu bundan bir şey çıkmaz . Ama bence bu kadar değil. Mutlaka Mesut Yılmaz'ın bir bildiği var."
Anavatan Partili bir yetkili ise "Bir bildiği olduğunu sanmıyorum" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Bu arayışları saygıyla karşılıyorum ama umutsuz olduğunu da biliyorum. Çünkü bu arayışlar siyasi arenada "Haçlı Seferi" mantığını hatırlatıyor. Aksiyon değil bir reaksiyon hareketidir. Toplum buna sıcak bakmaz. AK Parti'ye karşı böyle bir birliktelik oluşturmak AK Parti'nin elini güçlendirir."
Bu tespit yüksek sesle ifade edilmese de Anavatan kulislerinde yaygın olarak paylaşılıyor.
Resmi açıklamalarda daha yumuşak ve sahip çıkan konuşmalar yapılsa da Anavatan Partisi içinde Mesut Yılmaz'a bakışın ana çerçevesi bu.
Biz de bu çerçeveden yola çıkarak Anavatan Partisi İletişim, Tanıtım ve Medya ile İlişkiler Başkanı Yardımcısı Fettullah Gündüz'e "Anavatan yönetimiyle Yılmaz arasında adı konulmamış bir savaş mı var?" diye soruyoruz.
Bir savaş olmadığını, bir yaklaşım farkı olduğunu vurgulayan Gündüz biraz gerilere giderek bir hatırlatma yapıyor:
"Mesut Bey'in siyasi hayattaki en büyük hatası 2002 seçimleri öncesi genel başkanlığı Erkan Bey'e bırakmamasıydı. Ondan daha büyük bir hata geri almaya çalışması olur. Zamanında bırakabilseydi Anavatan baraj altında kalmazdı. Kendisi de bugün cumhurbaşkanlığının en güçlü adayıydı. Ama o gün onun yanında olan o ekip Mesut Bey'i yanılttı."
Görüldüğü gibi Mesut Yılmaz, geçmişi geride bıraktığını söylese de o geçmiş kendisini bırakmıyor. Ayrıca bu sesler sadece Anavatan Partisi içinde değil başka kanallardan da yükseliyor.
Peki yeni Anavatan Partisi, ilk kurucularından olan ve 12 yıl genel başkanlığını yapan Yılmaz'a nasıl bakıyor?
Sorunun cevabı bir anlamda bundan sonraki siyasi sürecin de nasıl gelişeceğini gösteriyor.
İşte genç siyasetçilerden Fettullah Gündüz'ün Yılmaz'a ilişkin tespiti:
" Mesut Yılmaz Anavatan'ın yörüngesinde olmalı. Tabii belirli bir mesafede. O mesafeyi iyi ayarlamayıp yaklaştığında belki suları kaldırabilir, tabiat olaylarına sebep olabilir. Ama yalnızca o kadar. Gezegenin yerini alamaz . Anavatan Partisi'nin yörüngeden uzaklaşması ise bir kayıp olur. Hatalarıyla sevaplarıyla Anavatan'a mal olmuş siyasi bir değerdir ."
Siyasi arayışların yoğunlaşacağı sonbahara girdiğimiz bu günlerde en azından merkez sağın bir bölümünde taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor.
Merkez sağa mal olmuş klasik deyimle, eğer "Turpun büyüğü heybede" değilse, Mesut Yılmaz'ın işi zor.
Zaten, dün gazetelerde yer alan açıklamalarına bakılırsa o da bu gerçeğin farkında.