Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

Nereye gidiyoruz?

New York

İki gündür New York'tayım. Klasik gazeteci yaklaşımıyla "New York Notları" yazmayı düşünüyordum. Ama daha New York'a adım atar atmaz Türkiye'den kötü haberler gelmeye başladı. Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin öldürüldü. Cenazesinde bakanlar tartaklandı. 19 Mayıs'ta Anıtkabir'de yüz bin insan toplandı. Hükümetin istifası istendi.
Aradaki saat farkı nedeniyle geç de olsa tüm bu gelişmeleri internetten izleyebiliyoruz. Danıştay üyesinin öldürülmesi New York'taki Türkleri de şoke etti. Herkesin kafasında aynı soru:
"Nereye gidiyoruz?"
New York'un 5. Caddesi'nde yoğun trafiğin ortasında Hürriyet gazetesi okuyan Türk taksiciyle göz göze geliyoruz. Camı aralayıp soruyorum, "Türkiye'den haberler nasıl?" Taksici öfkeyle anlatıyor: "Memleket uçuruma gidiyor. Bu adamlar ülkeyi yönetemiyor kardeşim. Bunlar gitmeden Türkiye adam olmaz." Sabahın erken saatlerinde bu kez Türkiye'den bir okuyucu arıyor ve şöyle diyor: "Danıştay üyesini vuran isme dikkat edin. Elazığ-Bingöl hattından. Bir süre önce Göztepe'ye cami olayında ön plandaydı. Cami yapılmasını en ateşli savunanlardandı. Cumhuriyet'in bombalama olayında da yine aynı isim. Bu işte bir gariplik yok mu?"
İşin doğrusu, bir değil birden çok gariplik var... Türkiye'de Türk ve Kürtler arasında yükselen milliyetçi dalganın yaratacağı etnik çatışmadan korkulurken, rota yeniden "İslamcı-laik" eksenine döndü. Tıpkı 28 Şubat süreci gibi... Türkiye'nin "derin"lerinde siyasi hesap yapanların işleri kolay. Çünkü sivil siyasetin son birkaç aylık performansına bakınca, iktidarıyla muhalefetiyle nasıl zemin hazırladıkları çok açık görünüyor. Şimdi o açık değerlendiriliyor ve o zemin üzerinde "derin sörf" yapılıyor. Peki ne olacak?
New York'tan Türkiye sisli görünse de, yaşanan gerçek pek de öyle sisler arasında değil. Her şey ortada oluyor ve oyunu birlikte izliyoruz. New York'ta bir üniversitede görev yapan genç bir kadın şöyle diyor:
"Türkiye nasıl bu kadar hızlı yön değiştiriyor. Bir bakıyorsunuz, AB'ye girmek için her şey yapılıyor, sonra o yapılanların geri alınması için tuzaklar kuruluyor. Ve bunlara kimsenin sesi çıkmıyor. Göz göre göre demokrasinin kazanımları elimizden gidecek ve sesimiz çıkmayacak."
Herkesin kaygısının farklı olduğu kesin. Ancak, demokratik kazanımlardan geri adım atmak tüm oyunlara rağmen kolay mı? Hatırlayalım, çok değil on yıl önce, yani 28 Şubat 1997'den sonra ne oldu? Postmodern darbenin mağdurları tek başına iktidara geldi...
Acaba şimdi neyin ve kimlerin iktidarı hesaplanıyor? Bunun ipuçları New York'tan çok Ankara'da...

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA