Altın takı ve altın işleme konusunda dünyada önemli bir noktaya geldiğimiz kesin. Altınbaş Holding'in yönetim Kurulu Başkanı İmam Altınbaş bu konuda şöyle diyor:
"Altında İtalya'dan sonra ikinci sıradayız."
Dünyada ikinci olduğumuz önemli bir sektör altın işi. Yıllık ihracatımız 1.1 milyar dolar civarında. Dünden bugüne, Mardin'in Midyat ilçesinden, İstanbul Kapalıçarşı'ya Türkiye'de binlerce esnaf bu işle uğraşıyor ve 'marka' yaratma doğrultusunda önemli adımlar atıyor.
İmam Altınbaş gelinen noktayı şöyle anlatıyor:
"Bu iş sanata dayalı bir sektördür. Bunun için sektörün önü açılmalıdır. Kırk bin kayıtlı kuyumcu, üretici, alıcı, satıcı var bu ülkede. Bunları on kişiyle çarpsan 400 bin kişiye ekmek kapısı olan bir sektör. Hammaddesi bize ait olmayan bir şeyi getiriyoruz, üretiyoruz, şekil veriyoruz ve tekrar yurt dışına satıyoruz. Turistlere satıyoruz. 2005 yılında kayıtlı ihracat 1.1 milyar dolar civarındadır. Bunun içinde Ege'de Akdeniz'de ve bavul ticaretiyle satılan altın ihracatı yer almamaktadır. bunları da eklediğinizde aşağı yukarı 3 milyar dolara yakın bir ihracat söz konusu."
Rakam ve yarattığı istihdam gerçekten şaşırtıcı. Bir süre önce bu devasa sektöre ilişkin önemli bir tartışma yaşandı. Tartışmanın özünü, 1 Ağustos 2004 tarihinde çıkartılan ve ithal edilen pırlanta, elmas, yakut, zümrüt ve incide yüzde 18 olan KDV oranının yüzde sıfıra indiren yasa oluşturdu.
Bu yasanın çıkartılması Başbakan Erdoğan'ın aile dostu ve yine altın sektörünün önde gelen firmalarından Atasay Kuyumculuk'un sahibi Cihan Kamer'e 'özel kıyak' diye nitelenince yarar yerine zarar getirdi.
Nasıl bir sonuca yol açtığını yine İmam Altınbaş anlatıyor:
"2005 yılındaki pırlanta ithalatı 22 milyon dolar. Hepsi bu. Fırtına bu rakam üzerinde kopuyor. Pırlanta'da ÖTV yüzde altıya düşmüştü. KDV ise kalkmıştı. Ama sonra ÖTV'yi tekrar geri yüzde yirmiye çıkardılar. Üretilen mücevher gerek altın olsun gerek pırlanta olsun ithalata dayalı olduğu için, ithalata dayalı bir ürünün yüzde yirmi hammaddesine vergi getirilince üretimin önü kesilmiş oldu. Bu da ülke sektörüne ciddi anlamda darbe oldu. Ocak ayı verilerine göre aşağı yukarı yüzde 25-30 sektörde bir gerileme var."
İmam Altınbaş, indirim uygulamasının dünyayla rekabet etme açısından önemli bir adım olduğunu ancak birilerine 'kıyak' yapıldığı gerekçesiyle bu şansın kaçırıldığını belirterek şöyle diyor:
"İşin doğrusu bu sektörün tümüne yapılan bir indirimdi. Bu sektörde Atasay'ın dışında kırkbin kuyumcu daha var.Üretici ise yaklaşık beş bin civarında. Evet Atasay firması ilk beşin içindeki firmalardan biridir ama bu indirimden herkes yararlandı. Yani Cihan Kamer'e kıyak yapıldığı şeklinde ki iddialar doğru değil. Bunu herkesin bilmesi gerekir."
Bu uygulamanın kayıt dışı değerli taşların girişini kolaylaştırdığını belirten Altınbaş, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bu işin bir sistem içinde ve mutlaka kayıt altına alınması gerekir. Şimdi cepte taşınacak kadar küçük bir şey, yüzde yirmi ÖTV vergisi var diyence insanlar kayıt dışı getiriyor. Bu da sektörümüzün rekabet gücünü, marka yaratma şansını öldürüyor. Dünyada söz sahibi mücevher üreticisi ciddi ülkelerde ÖTV vergisi yoktur. Ayrıca pırlata olmadan düz altın işleyerek katma değer üretme şansımız yavaş yavaş ölüyor. Çünkü ucuz işçilik Türkiye'de her geçen gün azalıyor. İşçi maliyetleri yükseliyor dolayısıyla bizim tasarımlı mücevher işine doğru gitmemiz gerekiyor. Marka yaratmak için değeri ölçülemeyen ürünleri o tasarımların üzerine koymalıyız ki o tasarımlar bir anlam kazansın."
Türkiye ilginç bir ülke, bir yandan yüksek vergilerden şikayet ediliyor, istihdam yaratılmadığından söz ediliyor. Ama bir yandan da bile bile 'kibrit kutuları'nda pırlanta kaçakçılığına göz yumuluyor.
Peki bu konularda ortak akıl yaratmak o kadar zor mu?