Herhangi bir hastalık nedeniyle ameliyat olmanız gerektiğinde en az üç testin yapılması zorunlu. AIDS, Hepatit B ve Hepatit C.
İster üniversite, ister devlet isterse özel hastane olsun, bu testleri yaptırmanız için iki seçeneğiniz var; Makro veya mikro eliza testi.
Peki, hangi yöntemle testinizin yapılacağına kim karar verecek? Kuşkusuz o laboratuarın başında bulunan doktor veya o hastane.
İşte doktorun veya hastanenin vereceği bu karar sizin bu test için 'ne kadar para ödeyeceğinizi' de belirliyor.
Eğer makro yöntemle testiniz yapılırsa test başına ödeyeceğiniz para yaklaşık 17 YTL, Mikro yöntemle yapılırsa 6-7 YTL. Aradaki fark yaklaşık 10 YTL.
Dikkat edin, testin kalitesi, ne kadar zamanda olacağı konusuna hiç girmedim.
Her iki testin Dünya Sağlık Örgütü standardında olduğunu varsayıyorum. Ama buna rağmen iki test arasında neden bu kadar fark var? Ve bu fark kimin cebinden çıkıyor? Türkiye'de yılda 20 25 milyon arasında test yapıldığı dikkate alınırsa ortaya inanılmaz rakamlar çıkıyor. Piyasası yaklaşık 250300 milyon dolar.
İşte bu noktada çok çarpıcı bir iddia ortaya atılıyor. Türkiye'de özellikle büyük hastaneler daha çok para kazanmak için daha yüksek fiyatlı makro eliza testlerini tercih ediyor.
Gerekçe ise 'acil sonuç almak.'
Oysa denilenlere göre dünyanın kabul ettiği acil kavramı ilk 5 dakikadır.
Peki durum böyleyken hastaneler neden makro eliza testlerini kullanıyor? Sorunun yanıtı testlerin fiyatlarında saklı.
Bu testleri dünyanın önde gelen firmaları satıyor. Standartları aynı ama fiyatlar çok farklı. İşte rakamlar; Makro Testler: Hastanelere 5 dolardan satılıyor. Hastane bunu devlete 12 dolara fatura ediyor. Mikro Testler: Hastanelere 1.5 dolardan satılıyor. Hastane bunu devlete 4 dolara fatura ediyor. Fark yaklaşık 8 dolar.
Bu para kimin cebinden çıkıyor?
Her zamanki gibi tabi ki devletin..
Yılda yaklaşık 100 milyon YTL civarında parayı devlet bu fark nedeniyle ödüyor. İşin garip tarafı fiyatı belirleyen de yine devlet. Ama ortada bir denetim olmadığı için kim ne istiyorsa onu yapıyor. Ve döner sermayeye ne kadar 'çok test', ne kadar 'pahalı test' yapılırsa o kadar çok para giriyor.
İşin uzmanlarından biri, İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selim Badur bu konuda şunları söylüyor:
"Önemli olan testlerin kalitesi. Ama aynı kalitede olursa tabii ki fiyatı düşük olanı tercih etmek gerekiyor."
Son dönemde sağlık dünyası bu ilginç tartışma ile çalkalanıyor. Ve 'büyük lobi' ler yoğun çalışma yapıyor.
Sağlık Bakanlığı da, bütçe uygulamaları ışığında fiyatları belirleyen Maliye Bakanlığı da işin farkında.
Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Hayati Gökçe'nin sorularımıza verdiği yanıt işin hâlâ sürüncemede kaldığını gösteriyor. Gökçe şöyle diyor:
"Ben Sağlık Bakanlığı ile görüşmenizi tavsiye ederim. Çünkü biz bu konuyu toplantılarda dile getirdik ama onlar da hâlâ 'biz konuyu biliyoruz ama bunun da bazı teknik şeyleri var.' diyorlar."
Şimdi asıl soruya gelelim, bu değişim olacak mı? Özel eğitim kurumlarından 50 milyon YTL KDV'yi kaldırmak istemeyen devlet, yaklaşık 100 milyon YTL farka neden göz yumuyor?
Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın bu konuda ne düşündüğünü doğrusu merak ediyorum.