İstanbul'un 70 milletvekilini ne yazık ki İstanbullular tanımıyor... Görünen o ki, sözünü ettiğimiz 70 milletvekili de İstanbul ve İstanbullular için fazla birşey yapmıyor.
Bu gerçeğin bir yüzü... Bir de öteki yüzü var. O da İstanbul'un il ve ilçe meclisleri, yani yerel parlamento üyeleri. İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi'nde 292 meclis üyesi görev yapıyor. 32 ilçe ve 41 belde belediyesinin meclislerinde ise yaklaşık 1400 meclis üyesi var.
İlçe ve belde nüfusuna göre meclis üye sayısı 9 ile 46 arasında değişiyor.
Üyeler, yerel demokrasinin işlemesi ve İstanbullular'a hizmet vermek için seçiliyor.
Yani İstanbul'un kaderi onların elinde . Yaşadığımız kentteki her şeyle ilgili kararı onlar alıyor. İstanbul'daki yapılaşmadan İSKİ'nin bütçesine, sokağımızın adından semtimizdeki çocuk parkına kadar her şeyde onların imzası var.
Peki bu insanlar bu hizmetlerinin karşılığında ne alıyorlar? Ulusal parlamentoya gönderdiğimiz 70 kişi ile yerel parlamentoya yolladığımız Büyükşehir Belediyesi de dahil yaklaşık 1700 kişi arasında hem işlevsel açıdan, hem de parasal açıdan önemli farklar var.
1. Milletvekilleri 78 milyar maaş alırken, yerel üyeler maaş almıyor. Sadece oturum başına 21 milyon lira ücret alıyorlar. Ayda 20 toplantıya katılsa, alacakları para 500 milyon lira bile değil. Benzin parasına bile yetmez.
2. Sosyal güvenceleri yok .
3. Halkın sorunlarıyla bizzat ilgilenmek zorundalar. Bu da hem zaman hem de para demek.
Bunların arasında bir kısmı kendi belediyelerinde başkan yardımcılığı görevini üstlenerek geçimini sağlayabiliyor. Ama büyük çoğunluk oturum başına aldıkları ücretle yetiniyor.
Tabii burada üzerinde durulması gereken bir konu daha var; denetim... Yerel parlamento diyebileceğimiz meclislerin iyi işleyebilmesi için oy dışında bir denetim mekanizmasının da devreye sokulması gerekiyor. Aksi halde kentin bozulmasının önüne geçilemez.
İşte tablo bu... Bu tablo içinde bir yerel parlamento üyesi ne kadar verimli olur? Kuşkusuz olmaz. Peki onlar neden seçiliyor? İşte sorunun can alıcı noktası burası . Ortada kurulu bir düzen var. Onlar siyasetin yarattığı bu sistemden beklenti içindeler. Siz eğer bu beklentiyi siyaseten karşılayamazsanız başka yollara sapılır. İşte kentleri yok eden asıl tehlike de bu.
İstanbul'u geçmişte yaşanan tehlikelerden korumak için mevcut yerel parlamentonun yapısı ve işlevi değişmeli. Dün atılan tarihi adım, belki de en çok yerel demokrasinin gelişmesiyle hedefe ulaşacaktır.