İstanbul'da 'Taksi Zirvesi' yapıldı. Bu bir ilk adımdı. Ancak benim orada gördüğüm bir gerçeği dile getirmem gerekiyor. O da şu: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, iyi niyetli de yaklaşsa, sorunun asıl nedeni olan 'plaka sahipliği' gerçeğini es geçiyor. Başkan, plaka sahipliğine sadece 'Ticari bir iştir, biz karışamayız' diye bakıyor.
Ortada 1986 yılında çıkartılan 10553 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı var. Karar Madde 3 aynen şöyle diyor: 'Ticari plaka verilmesi için; Taksi, dolmuş ve minibüslerde; şoförlük mesleğini geçim kaynağı olarak seçmiş olduğunu ve sürekli olarak icra ettiğini beyan etmiş olma şartı aranır." Kanun bu kadar açıkken, Sayın Topbaş'ın bu gerçeği görmezlikten gelmesi şaşırtıcı değil mi? Dahası var, geçtiğimiz hafta İstanbul'daki önemli bürokratlardan birine bu konuyu sorduk. Yetkili, İl Trafik Komisyonu tarafından alınan kararı açıkladı: "Müşteri arabaya bindiğinde fotoğraftaki kişiyle, şoförü karşılaştıracak, tutmazsa bize bildirecek.. Zaten şoförün ticari taksi sahibi olması Bakanlar Kurulu kararıdır. Geçimini bununla sağlaması gerekir."
Kentin en tepe yöneticisiyle bir kurumu arasında bu kadar çelişki olur mu? Binlerce taksici 'kiralık plaka' zulmü altında inlerken, buna yönelik herhangi bir girişim yok. Plakaların kiralandığı ve satıldığı ve milyarların döndüğü bir 'Oto Center' gerçeği dururken, İstanbul'un taksi sorunu çözülür mü? Denetimin yapılmayan, vergi alınmayan bir 'Plaka Borsası' oluşmuş adeta. Yüksek fiyatların ve hizmette kalitesizliğin asıl nedeni bu.
Evet, plaka ticareti bir hak mı, yoksa bir kanunun ihlali mi?' Bu konuyu tartışmaya açıyoruz. Görüşlerinizi bekliyoruz.