Gabriel Garcia Marquez,..
Kolombiya doğumlu yazar 7 Nisan 2014'te Meksika'da öldü.
87 yaşındaydı. Geride dünya çapında üne kavuşmuş hikâye ve romanlar bıraktı. Marquez'in pek az söz edilen özelliklerinden biri de gazeteciliğiydi.
1948'de, henüz hukuk fakültesinde öğrenciyken El Universal gazetesinde çalışmaya başladı. 1950-
53 arasında yerel bir gazete olan El Heraldo için yazılar yazdı. Oradan El Espectador'a sıçradı. 1958'de El Momento'dan gelen editörlük teklifini kabul ederek Venezüella'ya gitti.
Kolombiya donanması hakkında yazdığı cesur makalelerden sonra muhabir olarak Avrupa'ya gönderildi. Taltif kisvesine bürünmüş bir nevi sürgündü bu.
Bell-Villada gibi eleştirmenler onun romancılıktaki başarısını gazetecilik tecrübesine borçlu olduğunu söylediler.
Bunun nedeni olarak da günlük hayatın gerçekliğini yakından gözlemlemesini gösterdiler. Marquez, günümüzde eksikliği hissedilen 'muharrir gazeteci' tipinin güzel örneklerinden biriydi.
'Ölmeden az önce'
Pek az gazeteciye nasip olur; Marquez hakkında yapılan haber ve yorumların sayısı, kendi yaptıklarının kat be kat üzerinde. Bunlardan biri önemli gazetecilik dersleri içeriyor.
Geçtiğimiz günlerde gazetelerde ve sosyal medyada bol bol Marquez alıntıları okuduk. Marquez'i nasıl anlamamız ve hatırlamamız gerektiği konusunda 'istikamet gösterici' yazılar yazıldı. Okurlarımıza önerim sadece bu yazıları değil yazarın kitaplarını da okumaları yönünde. Marquez'in ölümünden sonra basın tarafından 'dolaşıma' sokulan metinlerden biri de 'veda mektubu' idi. "Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse..." diye başlayan bu mektup birçok gazetenin internet sitesinde yer aldı. sabah.com.tr bu mektubu şöyle duyurdu: "Gabriel Garcia Marquez'in ölmeden az önce tüm insanlığa hediye gibi bıraktığı Veda Mektubu internette okunma rekorları kırıyor. İşte o mektup..."
Şiiri kim yazdı?
İki hususu düzeltelim. "İşte o mektup" denilen metin yeni değil. İlk olarak 29 Mayıs 2000 tarihinde Peru'daki La Republica gazetesinde yayımlandı. Gazeteye göre 1999 yılında kanser tedavisi gören Marquez 'Kukla' başlıklı bu şiiri yazmış ve sadece çok yakın arkadaşlarına göndermişti. Ertesi gün Meksika'daki La Cronica gazetesi şiiri kapak yaptı ve şu manşeti attı: "Marquez Hayata Bir Şarkı Söylüyor."
Şiir, internetin çarpan hızıyla kısa bir sürede dünyaya yayıldı. Pek çok farklı dile çevrildi ve radyo programlarında okundu. Öyle ki Hindu yönetmen Mrinal Sen, Hindustan Times'a şiirin kendisini nasıl etkilediğine dair 'çarpıcı' açıklamalar bile yaptı.
Oysa şiir ya da mektup Marquez'e ait değildi. Meksikalı vantrolog ve kukla ustası Johnny Welch tarafından yazılmıştı. Welch'in sahneye koyduğu bir oyunda metnin ilk cümlesinde 'paçavradan bir bebek' olarak tanımlanan Mofles adlı kukla, yani yazarın kendisi, tarafından okunuyordu.
Welch yaptığı açıklamada
"Şiiri yazan kendisi olduğu halde, övgünün bir başkasına gitmesinden duyduğu hayal kırıklığını" anlattı.
Buna karşılık Marquez'in "Beni ölümden çok, bu kadar zevksiz bir şey yazabileceğime inanmalarından duyduğum utanç içinde ölmek korkutuyor" dediği iddia edildi. İki yazar arasındaki bu 'cilveleşme' bizim ilgi alanımızın dışında. Konunun bizi ilgilendiren kısmı bu kadar bariz bir hatanın, üzerinden bunca yıl geçmesine ve birçok defa tashih edilmesine rağmen halen gazetelerde kendine yer buluyor olması. Buna 'kes-yapıştırcılık' ya da argo tabirle 'altın makas tekniği' diyoruz. Oysa gazeteci arkadaşlarımız yapacakları kısa bir araştırma ile bu mektubun Marquez'e ait olmadığını anlayabilecekleri imkânlara sahipler. Bunu yapmayarak hem eski bir gazeteciye hem de gazeteciliğe ve okura saygılı davranmadılar. Unutmayalım: Hikâyeyle uyumlu görünmesi ya da çok sayıda okurun beğenisini kazanması bir haberin ya da metnin doğruluğunu ispatlamaz.