Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek'i kutluyorum. Poliste Paralel Sınav Skandalı (31.01.2014) manşeti büyük yankı uyandırdı. Habere göre: "Emniyette yuvalanan bir yapı, komiser yardımcılığı sınavlarının sorularını üyelerine ya da bağlılarına dağıtıyor, sınavları onların kazanmalarını sağlıyordu."
Teşekkür mesajları bir yana... Okur Temsilcisi'ne bu konuda 30'a yakın şikayet ve ihbar mektubu geldi. Bu mektuplarda polis ya da polis yakını olduğunu ifade eden okurlarımız maruz kaldıkları benzer haksızlıkları anlatıyordu. Birçoğunda rastladığım sitem ise şuydu: "Daha önceleri neredeydiniz?"
Sabah geç de olsa bir yaraya neşter vurmuş. Şimdi yapılması gereken titiz bir soruşturma yürüterek geçmişte yapılan kayırmalar nedeniyle sağlanan haksız kazanımları ortadan kaldırmak. Bunu yaparken kuru ile yaşı ayırmak; bütün teşkilatı töhmet altında bırakmamak. Aksi takdirde polis teşkilatının adil olmasını, emniyet sağlamasını ve güven vermesini beklemek mümkün olmaz. Okurlarımızın dileği bu yönde.
Gazeteci nerede durmalı?
Bu vesileyle, zaman zaman karşılaştığım bir itirazı yanıtlamak istiyorum.
Bazı okurlarımız olup biteni bir iktidar savaşı olarak görüyor. Kendi ifadeleriyle 'parti-cemaat kavgası'... Sabah'ın bu işin dışında kalması gerektiğini savunuyorlar.
Kesinlikle katılmadığım bir yaklaşım... Sadece, hükümetin meşru, cemaat kavramının muğlak olması nedeniyle değil...
Öncelikle kendisi demokratik olmayan bir yapıdan demokrasiyi savunması beklenemez. Aynı şekilde kendisi şeffaf ve açık olmayan bir yapının yolsuzluklarla mücadele etmesi de...
Kavga, nitelikleri birbirine benzeyen aktörler arasında olur. Oysa şimdi olayların bir tarafında halkın oyuyla seçilip hükümet olmuş, yönetim şeması ve çalışma yöntemleri kanunlarla tespit edilmiş bir meşru yapı ve karşısında ona yeraltı yöntemleriyle saldıran bir gayrimeşru yapı var.
Bu yapı adeta bir hayaleti andırıyor. Yargıya, polise, medyaya, iş dünyasına uzanıyor. Demokratik, şeffaf ve hesap verebilir değil. Üyeleri, gelir toplama yöntemleri, yönetim şemaları, peşinde oldukları ajanda henüz müphem. Sabah'ın haberleriyle yavaş yavaş aydınlatılmaya çalışılıyor.
Tekrar etmek gerekirse: Ortada halkın ortaya koyduğu bir irade var. Bunu ancak halk değiştirebilir. Bazı üyeleri yolsuzluğa karışmışsa hesap verir.
Ama Sabah'ın 'paralel' olarak tanımladığı bir yapının, ki kavramı bu bağlamda ilk kez kullanan kişi Ferhat Ünlü'dür, devlet içinde örgütlenmesi ve idare üzerinde vesayet kurmaya çalışması başlı başına suçtur. Yolsuzluk soruşturmalarının selametini etkilemek bir yana; demokratik sistemi, adil yargılamayı ve hesap verilebilirliği ortadan kaldırmaya yönelik bir eylemliliktir. Böyle bir yapı ancak bir organize suç örgütü olarak tanımlanabilir. Yürüttükleri faaliyetlere de başkaldırı, kumpas, isyan ya da darbe girişimi denir.
Bu çerçevede baktığımızda gazetecinin nerede durması gerektiği bellidir. Bazı medya kuruluşlarının suskunluğu akla ancak 'omerta'yı getirir.