Ergenekon, Balyoz, Şike ve benzeri davalar boyunca tartışılan bir konu yeniden önümüze geldi.
Diyelim ki... Yasal ya da yasadışı yollarla kaydedilmiş bir telefon konuşmasının kaydı internete düştü.
Gizli kalması gerekiyordu; alenileşti.
Siz de gazeteci olarak bu kayıtlardan haberdar oldunuz. Konuşmalar ülkenin son yıllarına damga vuran olaylara bakışı değiştirecek nitelikte.
Ne yaparsınız?
Bu ses kaydındaki kişilerden birini ele alalım. Kendisine tahsis edilen küçük bir odada ibadetle meşgul olduğu düşünülüyor... Çevresinde bulunan öğrencilere ve takipçilerine dini konularda vaaz ve nasihat etmekten başka bir amacının olmadığı sanılıyor... Kendisini, eğitim faaliyetlerine adanmış ve politikadan bütünüyle soyutlanmış bir kişi olarak tanıtıyor. Kamuoyunda böyle bir algı inşa edilmeye çalışılıyor.
Peki, bu konuşmalarda... Bu kişinin ekonomiden siyasete, medyadan bürokrasiye, adliyeden polise uzanan bir ağın ortasında olduğu görüntüsü ortaya çıkıyorsa...
Kamusal işlere dair bir tür alternatif dağıtım ve karar alma mekanizması kurulduğu düşünülüyorsa... Resmi kurumların yapacağı bir soruşturmanın akamete uğratılmasına yönelik bir çaba içerisinde olunduğu ima ediliyorsa... Bir medya patronunun ağzından bu kişiyle ilgili haberlere karartma uygulanacağı sözü aktarılıyorsa...
Ortağı olmadığı ve belki de hesabının bile bulunmadığı bir bankanın yapacağı finansal operasyonları yönlendirme konumundaysa...
İhale dağıtılıyor, atama yapılıyorsa...
Devlet kurumları içerisinde, seçimle gelen meşru idareye değil kendilerine bağlı kadroların bulunduğundan söz ediliyorsa...
Sayfalarınıza taşır mısınız, taşımaz mısınız?
SABAH OKURLARI
Sabah taşıdı. Alenileşmiş olan bir kaydı görmezden gelmesi düşünülemezdi. yayımladı. Darbe girişimi, gizli organize yapı, görev suiistimali tartışmalarının ayyuka çıktığı bir ortamda kendisine düşeni yaptı.
Tuhaf olan, zaten internet üzerinden binlerce kişinin dinlediği, bu kayıtlar hiç yokmuş gibi davranmaktır.
Şu aşamada ilgililerden konuşmanın içeriğiyle ilgili bir yalanlama gelmedi. Konuşmalar bize ait değil demediler; dinlemenin anayasal suç olduğunu söylediler.
Okurlarımızdan bu kayıtların yayımlanıp yorumlanmasını destekleyen ve eleştirenler oldu.
Destekleyenler konuşmaların kendilerinde meydana getirdiği hayal kırıklığına ve şaşkınlığa vurgu yaptı.
Karşı çıkanlar arasında özel hayatın gizliliğine dikkat çekenler ve itidal çağrısı yapanlar vardı.
Beni şaşırtan, eleştirel yaklaşanların azımsanamayacak bir kısmının kullandığı dildi. Somut bir eleştiri getirmek yerine küfür ve hakaret sözcüklerine başvurdular. Okur Temsilcisi'ne ulaşan tepkiler hiç bu kadar galiz olmamıştı. Üzücü bir durum.
Yine de meseleyi gazetecilik bakımından ele almakta yarar görüyorum.
KAMU YARARI
Gizli dinlemeler konusu 'mahremiyet' ile 'kamu yararı' arasındaki çelişki çerçevesinde ele alınır. Her iki görüşün de güçlü argümanları var.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Hak ve Sorumluluklar Bildirgesi'nde kamu yararı adına özel yaşamın gizliliğinin ihmal edilebileceği durumları sayar. Şu iki hususa da yer verir:
Büyük bir suç yahut yolsuzluk durumu...
İlgili kişilerin söz ya da eylemleri sonucu halkın yanıltılmasının engellenmesi...
Konuya evrensel gazetecilik standartları zaviyesinden baktığımızda...
Konuşmanın içeriğinde komplo, kumpas, yeraltı faaliyeti, suça yönelme vb. unsurlar varsa 'kamu yararı' oluşmuş kabul edilir. BBC'ye göre "Kamuyu ilgilendiren konularda insanların daha bilinçli karar vermesini sağlayacak bilgilerin açıklanması" doğaldır.
İki husus önemli... Bir: Gazeteci yasadışı dinleme yapmamalı... İki:
Yayımlayacağı konuşmaların içeriği sadece kamusal yaşamı ilgilendiren konularla ilgili olmalı.
Bu olayda henüz, 'görülmekte olan bir dava' bulunmadığını da ekleyelim.