17 Aralık sürecinde SABAH,
Devlet içerisinde gayrı meşru ve paralel bir örgütlenmenin varlığı,
Son olaylarda bu örgütlenmenin bir darbe girişiminde bulunduğu,
Torba haline getirilen operasyonların uluslararası bir komplonun parçası olduğu,
Bu örgütlenme içerisinde yer alan bazı kamu görevlilerinin görev ve yetkilerini suiistimal ettiği, bazılarının memuriyet etiğine aykırı akçeli işlere bulaştığı
Soruşturmalarda usulsüzlük yapıldığı iddialarını gündeme taşıdı. Yaptığı haberlerle bunun farklı boyutlarını ortaya koymaya çalıştı.
Elbette yazılanlar birer iddiadır ve cevap hakkına saygı duyulmalıdır.
Ama şunu görmek gerekir ki SABAH'ın son altı yıllık süreçteki tavrı tutarlılık göstermektedir.
Bu tavır 'derin' ya da 'paralel' bütün vesayet odaklarına gazetecilik adına karşı çıkmak ve toplumu uyarmaktır.
Önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde de kayıtların yayımlanması bu şekilde anlaşılmalıdır.
Editoryal süzgeçten geçirmek ve kamu yararı görmek kaydıyla.
Şu satırlar Ekrem Dumanlı'nın bir yazısından: "Yeni yargı paketinde gazetecilere verilecek ceza ağırlaştırılıyor.
Neden? Aleniyet kazanmış, kamunun bilmesinde fayda olan 'ses kayıtları'nı yayınladılar ve yorumladılar diye. Halbuki bazı ses kayıtları olmasaydı ülke bambaşka bir yere savrulmuştu."
Mesele ilke mi kişiler mi?
Tuhaf olan, sözünü ettiğimiz davalar boyunca bir tür basın kahramanlığına soyunan, kimi zaman 'kamu yararı'nı bir kılıf olarak kullanıp aşırıya kaçan, kendilerini vesayet tutkusuna kaptıran ve genellemeleriyle soruşturmaların ciddiyetine gölge düşüren basın kuruluşlarıyla... Açığa çıkarılan darbe girişimlerine sessiz kalan, davaları görmezden gelen ya da sulandırmaya çalışan basın kuruluşlarının aynı çizgide buluşmasıdır.