Dünyanın,"Tek doğa hakkını tanıyan" ülkesi Ekvador'da nüfus artışı, turizmi destekleyen hükümeti de, çevrecileri de çok rahatsız ediyor. Çünkü hassas ekosistem altüst olurken, dev kaplumbağalar, sümsük kuşları ve diğer türler yok olma tehdidi altında... The New York Times muhabiri Simon Remoro, geçen pazar günü, "İstilacı İnsanlar" başlığı altında Güney Amerika'nın en yoksul ülkesini çarpıcı bir biçimde anlatmış.
Dün sabah Sirkeci Konak Otel'de dört çevreci derneğin (TEMA, Doğa, WWF Türkiye ve TÜRÇEK) birlikte düzenlediği basın toplantısında Doğa Derneği'nin Yönetim Kurulu Başkanı Güven Eken, Ekvador'dan giriş yapınca ben de yazıma, dünyanın her köşesinde, "toprak, su, orman ve yeşil" için süren isyanla başladım. Yönetenler, "Kör ve sağır" oyuncu rolünü sevmiş, yeşil isyanı sessizce geçiştireceklerini düşünüyor.
***
Dün, dört dernek, İstanbul'da yapılması düşünülen ama üzerinde doğru dürüst çalışılmamış,
"üçüncü köprüye" ilişkin görüşlerini aktardı. Ortak sloganları:
"Boğazımı sıkma!.." Hoş, boğazı sıkılan İstanbullu ve güzelim Boğaz, sessiz. Çünkü; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
" Üçüncü köprüye karşı çıkan karşısında beni bulur" diyor. Galiba suskunluğun bir nedeni bu, diğeri de ilgisizlik...
TEMA Yönetim Kurulu üyesi
Deniz Ataç, "Bu proje İstanbul'un ve Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş'ın değil" diyerek durumu özetliyor. Sorunu, kaynak ihtiyacı olan Türkiye'nin
"göç" meselesi üzerine oturtuyor. "Anadolu Kalkınma Projesi olarak ele almalıyız" diyor. Sonra da soruyor: "Niye köprüye ihtiyaç doğdu? Köprü kaça mal olacak? Bu kadar önemli bir konuda bilimsel ve multidisipliner çalışılması gerekmiyor mu?"
Doğru. Üçüncü köprüyle ilgili olarak konunun tüm taraflarının bir araya gelmesi, şeffaf bir biçimde bilimsel bir çalışma yapması ve sorunun ortak akılla ortaya konulması şart!..
***
İstanbul'da yaşayan biri olarak üçüncü köprü bana ne kazandıracak? WWF Türkiye'nin Doğa Koruma Müdürü Sedat Kalem,
"Yeni köprü İstanbul'un yaşam kalitesini düşürecek" diyor.
TÜRÇEK Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr.
Barbaros Gönençgil, İstanbul'da kişi başına
200 metrekare yeşil alanın düştüğünü söylüyor. Haftada iki gün
Belgrad Orman'ında yürüyorum. Demekki, ormanımı elimden alacaklar. Kimse kusura bakmasın, "Köprüyü yaptırmam, ormanımı kaptırmam!" diyerek bu yatırımın karşısına dikiliyorum.
İstanbul'a köprü yerine Anadolu'ya iş, aş yaratacak projeler üzerinde durulmalı. Madem ki, demokratik açılımı tartışıyoruz, o halde özeleştiri yapalım. Son 30 yılda Karadeniz'i, İç Anadolu'yu İstanbul'a taşıdık. Terör dedik,
"Doğu ve Güneydoğu"yu boşalttık
, 45 bin insanımızı kaybettik.
Yeter artık!
Önce samimiyet. Arkasından
tersine göçü sağlayacak ciddi bir program. Eğer bunu başaramazsak
İstanbul'a 100 köprü yapın, neye yarar?