Türkiye, tam 55 yıl aradan sonra Dünya Bankası ve IMF toplantılarına ev sahipliği yapıyor. Toplantıları izlemek için 13 bin kişi geliyor, hatta çoğu geldi bile... Oteller dolu. Restoranlarda yer yok. Eh, kolay mı? Gelenlerin hepsi zengin. Bol bol konuşacaklar. Haklarıdır. Küresel kriz sonrası dünyanın şekillenmesini tartışacaklar. Ancak bu kez biz zenginlerin değil, yoksulların yanında yerimizi alacağız. "Salonda değil, sokakta olacağız!" Salonlardaki durumu değil, sokaklarda yankılanan sesleri sizlere duyuracağız.
***
Sakın ola, bizi yanlış anlamayın!.. Zenginliğe düşman değiliz. Sadece adil paylaşımdan yanayız. Dünya kaynaklarının doğru kullanılmasını istiyoruz. Kabul edelim ki, ulus devletler küreselleşmeyle birlikte finans ağlarından çok etkilendi. Bilgi teknolojisindeki gelişme her ülkeyi silkeleyip attı. Ancak her ülke temel ihtiyaçlarını karşılamak istiyor.
Gıda, enerji ve
maden gibi temel kaynaklara sahip olmayı arzuluyor. Gelin görün ki, finansal krizler temel ihtiyaçların üstünü kapatıyor.
Asıl deprem bu!..
Sonuçta IMF cephesinde yeni bir şey yok.
Tartışılacak konu belli. İstanbul'da daha önce alınmış kararlar gözden geçirilecek.
IMF, küresel ölçekteki krizin bölgesel ölçekteki etkilerini gruplamak istiyor. Hem
doğru politika tayin etmeye çalışıyor, hem de bu politikaların
etkinliğini artırmaya uğraşıyor. Ayrıca Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin
oy hakkı yüzde 3 artırıldı,
yüzde 5'e kadar çıkma opsiyonu var. Bu da tartışılacak konular arasında.
Kabul edelim ki IMF, bizim bildiğimiz IMF değil.
***
Bu krizde IMF'ye duyulan ihtiyaç arttı. Çünkü IMF krizde iyi işler yaptı. Başta sorunlu
eski Doğu Avrupa'nın
çökmemesinde büyük rol oynadı. Amerika, AB, yeni Avrupa, Asya ve petrol üreticisi ülkeler gibi
bloklar arasında köprü vazifesi gördü ve kendi tarihinde ilk kez küresel ölçekte bir çerçeveye oturdu.
Az şey mi?
Sorarım size, küresel kriz öncesi hangi ülke IMF'yi dikkate alıyordu?
Oysa şimdi durum farklı. Hatta bu krizde IMF'nin
Fransız ekolünde yönetilmesi ve
dikkate alınması da bir şanstı. Kim ne derse desin
Almanya Başbakanı Merkel ile
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin dengeli yaklaşımları ekonomi ve siyasette herkese nefes aldırdı.