Küresel dünyanın derdi, 'bol' getiri. Ortalıkta serseri mayın gibi para dolaşıyor. Kendisine iyi getiri için adres arıyor. Demokrasi defolusu az gelişmiş ülkeler, risk ve getiri sıralamasında başı çekiyor. Para ve sermaye piyasalarında "risk ve getiri kardeş."
Risk varsa getiri de var!
İş, risk ve getiriyi iyi planlamaktan geçiyor. Küresel dünyanın güç yitirmiş aktörleri IMF, Dünya Bankası, IFC gibi kurumlar ise her yıl sonunda sıcak paranın peşine düşüyor. Özellikle emeklilik fonlarının getirilerini yakın takibe alıyorlar.
Geçen hafta ortasında Stratejik Teknik Ekonomik Araştırmalar Merkezi (STEAM) tarafından düzenlenen Uluslararası Finans Arenası'na 'Teksaslı şerifler' damgasını vurdu. Teksas merkezli bir 'Polis Emeklilik Fonu' 2006 yılında 'Brezilya-TürkiyeGüney Afrika' hattına yatırım yapmış. Fon, ağırlığını Türkiye piyasasına vermiş! Teksaslı şeriflerin kurduğu fon, risk almış ve yaptığı yatırımdan öylesine büyük getiri elde etmiş ki, bu getiriye IMF bile şaşmış kalmış.
Hayatlarında İstanbul'u görmemiş. Teksaslı şerifler, Başbakan Erdoğan'ın 6 sıfır attığı TL'ye ve borsada işlem gören şirketlerin hisselerine güvenmiş.
ANKA'nın yaptığı çalışmaya göre; sıcak para stoku 60.6 milyar dolar. Elbet, bunda Teksaslı şeriflerin katkısı da var.
Ama Allah korusun! Bir anda giderlerse ne olur halimiz, gerisini siz düşünün.
Hakkını teslim edelim.
Bu ülkenin borsası 2000 yılında bölgenin abisiydi. Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) bölgesel bir güçtü. Hatta o dönem Atina Borsası İMKB'ye bile talip olmuştu.
Gün oldu devran döndü.
İMKB ve SPK'yı iktidar kavgası sardı. Bir yerlerde birileri ciddi hata yaptı. Acaba SPK Başkanı Doğan Cansızlar 6 yılda ne yaptı?
Açıkçası 2000 yılında İMKB likit bir piyasaydı.
1.4 milyon aktif hesap varken 2005 yılı sonunda aktif hesap sayısı 1 milyona indi.
2000 yılında İMKB'de yabancıların payı yüzde 47 iken bugün İMKB'de yabancıların payı yüzde 67'yi buldu. Yanlış anlamayın, yabancıların çoğu tanıdık, bizim bıyıklılar.
Açıkçası sermaye piyasası bankacılık krizinin kurbanı oldu.
Sermaye piyasası ister istemez yeni kurumsal araçlara bir türlü kavuşamadı. Sermaye piyasasında 'Insider ile Manipülasyon' arasındaki suç farkı giderilemedi; bununla ilgili yasal düzenleme bir türlü yapılamadı.
Sermaye piyasası suçları sessiz sedasız Mali Suçlar Araştırma Merkezi (MASAK) bünyesinde 'kara para suçu' kapsamına girdi. Artık sermaye piyasası suçu OECD kodunda. Sermaye piyasası için iyi olmayan bir gösterge. Kendi kendimizi sanki 'kara para'cı ilan ettik!!!
Bütün bunlar yetmedi, yabancıların direttiği 'azınlık hakları' konusu bir türlü çözülemedi. Şirket bilanço verilerinin uluslararası standartlara uygunluğu sorunu da istenilen düzeye getirilemedi. Üstüne üstlük son iki yıla kadar sınırlı olmasına itina gösterilen 'çağrı muafiyeti' konusu genişledikçe genişledi, X-large oldu.
Piyasa gücünü kaybediyor derken siyasetçi devreye girdi.
Çözülemeyen İslami holding sorunu büyüdü. Hayatında özel sektor deneyimi olmayan üyeleri kurula yerleştirdi.
Entellektüel altyapı kurulamadığı için vizyonsuzluk ciddi bir yönetişim krizi yarattı.
Ortak akıl yaratılamadı. Sermaye piyasasında bumerang etkisi oluştu.
Bu bilanço karşısında yeni başkanın işi zaten zor değil mi?
Peki ama hataların faturasını kim üstlenecek?
Siyasetçiden de başkandan da yanıt bekliyoruz.