Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MELİHA OKUR

Devletin babalığını bitirmeyen babalar

Başmüzakereci Ali Babacan, 1-2 Aralık'ta Brüksel'de başlayacak "Rekabet Politikaları" başlıklı tarama öncesi yoğun bir toplantı trafiği başlattı.
Konu, Türkiye açısından kritik. Çünkü 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı'nın "Rekabet Politikası" başlığı altında ''Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi'' konusu yer alıyor. Türkiye, Gümrük Birliği'nin yürürlüğe girdiği 1996'dan itibaren 2 yıl içinde rekabet politikalarını AB'nin rekabet politikalarıyla uyumlu hale getirecek, devlet yardımlarının izlenmesi ve denetlenmesi konusunda da koordinatör bir kurum belirleyecekti.
Kimler teşvik veriyor?
Hepimiz biliyoruz ki, bu ülkede yardımı devlet baba veriyor. Teşvik veren kurumlar ise Hazine, Maliye, Dış Ticaret Müsteşarlığı, TÜBİTAK, KOSGEB, Yerel İdareler ve TEDAŞ. Ayrıca bölgesel kalkınma projelerine ağırlıklı olarak iç destek aktaracak olan DPT' yi de unutmayalım.
Karar, Türkiye için büyük sınavdı. 9 yıl geçti, devlet babanın verdiği teşviki bağımsız bir otoritenin denetimine bırakmaya kimsenin gücü yetmedi.
Hazine, Maliye, DPT, Rekabet Kurumu, Dış Ticaret Müsteşarlığı, AB Genel Sekreterliği, koordinatör kurum olma düşünü sürdürdürken, Rekabet Kurumu ve AB Genel Sekreterliği dışında tüm kurumlar siyasetçinin öncülüğünde teşvik vermeye devam etti.

Taslaklar
bekliyor
Devlet yardımlarının denetlenmesi konusuyla ilgili ilk taslağı "Refahyol" döneminde Rekabet Kurumu hazırlayıp Başbakanlığa gönderdi. Kimse oralı olmadı. Arkasından 1999 yılında kurulan DSPMHPANAP iktidarında AB'den sorumlu olan Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz,
kendisine bağlı çalışan AB Genel Sekreterliği'nin bağımsız bir yapı olduğunu belirterek işin ABGS'ye verilmesini ve ABGS'nin yeni taslak hazırlamasını istedi.
Ama gün oldu devran döndü. AK Parti iktidara geldi. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, konuya el attı, AB Genel Sekreterliği'nin hazırladığı taslağı rafa kaldırttı. Ve ''Devlet Yardımlarının İzlenmesi ve Denetlenmesi" konusuna DPT'yi yönlendirerek yeni taslak hazırlanmasını istedi. Taslak sayısı 3'e çıktı ama taslaklardan ses çıkmadı. Konuyla ilgili düzenleme yapmak kimseye kısmet olmadı!

Cezaya
hazır olalım!
Türkiye, vakit kaybetti. AB, sessizce bekledi.
Çünkü rekabet politikaları ciddi bir yaptırımı öngörüyor. Türkiye, AB üyesi değil . Bu nedenle işler uluslararası hukuki taahhütlerle yürütülüyor. İşte AB, bu ikili anlaşmalara dayanarak Türkiye'nin verdiği teşviklerin kendi rekabet şartlarına aykırı olduğunu, Türkiye'nin yaptığı sübvansiyonların kendi pazarına zarar verdiği gerekçesiyle vergileri artırabilir.
AB'nin iç mevzuatında verilen teşviklerin rekabet politikalarına aykırılığı durumunda geriye dönük cezai yaptırım uygulanıyor. Örneğin AB; "49 ile teşvik vermeniz bir hükümet politikası olabilir. Ama bu teşviklerin sektörel dağılımında benim pazarımın dengelerini bozuyorsunuz, haksız rekabete neden oluyorsunuz." deyiverirse halimiz ne olur? Kısacası duman oluruz duman...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA