Büyüme; bu yılın ilk çeyreği (ocak-mart) için %4,6 gelecekti ancak Merkez'in yüksek faizde ayak diremesi yüzünden %4,3'te kaldı. İhracat ve kamu yatırımlarıyla "sağlıklı" büyüyen Türkiye, özel sektör yatırımlarına gelen faiz freni sebebiyle, hak ettiği hıza erişemedi.
Dün yazdım bugün de yineliyorum; Merkez Bankası'nın dünya rekortmeni yüksek faizi indirmek için "olağanüstü" toplanması şart oldu artık. Başkan Başçı; Başbakan'ın "indir" önerisine; "enflasyonu göreyim, öyle…" cevabını vermişti.
Enflasyon görüldü ve mayıs zirvesinden aşağı gideceğini biliyoruz. Kaldı ki "ben enflasyona bakarım" inadına da gerek yok. Büyümeye de bakalım diyorum. Her ne kadar kuruluş yasasında "görevim fiyat istikrarını korumaktır" deniyorsa da… Bununla çelişmediği sürece kalkınmaya destek vermek, Merkez'in işi değil midir?
Elindeki enstrümanları "zamanında" devreye almadığı için 5,5 puan birden faiz artırmak zorunda kalan Merkez'in, büyüme verisi ardından 24 Haziran'daki Para Kredi Kurulu toplantısını beklemeden faizleri indirmesi şart.
Gezi gerginliği, 17 Aralık, kuru çıldırtma ve faiz tırmandırmaya rağmen "orta-yüksek" büyüme hızına yeniden erişen Türkiye'nin 2014 yıl sonu büyüme rakamı, %5'i pekâlâ aşabilir.
Eğer bu hıza ulaşamaz isek bunun sorumlusu, kur ve kuraklık değil, aynı zamanda Merkez'in yüksek faizde ısrarı olacaktır. İhracatın büyümeye katkı verdiği bu yeni dönemde, faiz indirimindeki gecikme; kuru, ihracatçıyı zora sokacak.
Ben buna; Merkez'in bize ödettiği "gecikme faizi" diyorum. İndirimi geciktirilmiş politika faizi hala dünya ikincisi iken %5'lik büyüme tehlikeye girer, 2023 hedefleri şaşar.