Neyi beslersen onu büyütürsün. Bilgiyi büyüteceksen, onu üreteni beslemelisin...
90'larda, teknolojiyi eğitimde yaygın hale getirmek, kara tahtayı internet ile değiştirmek amacıyla bilgisayar derslikleri açtık.
Bilgisayarı "demirbaş" olmaktan çıkaramayınca, yeni cihazlar, el değmeden eskimeye terk edilirdi. Cemil Meriç'in "katedrali kazlar, manastırı kızlar bekler" cümlesindeki gibi, okul yönetimleri, demirbaş bilgisayarı hasardan korumak için kilit altında tutardı.
Olması gereken; bilgisayarı "sarf malzemesi" haline getirmekti.
Bugün değil her okul, neredeyse her öğrencide bilgisayar var ve Fatih Projesi ile çocuklarımızın elinde tablet olacak. Ancak benzer yatırımı öğretmenlere de yapmalıyız ki amaçlanan fayda gerçekleşebilsin. Zira Fatih, aynı zamanda Molla Gürani, Akşemseddin projesidir.
Türkiye'de üniversite sayısı 200'e yaklaşıyor. Nicelik sorununu çözdük ancak sekreterinden daha az maaş ödediğimiz hocalarla nitelik sorununu çözmek mümkün değildir. Prof. Dr. İbrahim Ortaş'ın çalışması hocalarımızın maaşlarının geriliğini gösteriyor.
Bana göre hoca maaşı "özlük hakları" veya "maliyet" gibi görülmemeli... Eğitim yatırımı olarak algılanmalı. Ar-Ge'ye halen milli gelirin %1'ini ayıran Türkiye, 2023'te 60 milyar $ harcamayla %3'e çıkacaksa, hoca maaşlarını yatırım kaleminde ele almalı.
Tabii ki performans kriterlerini yeniden belirleyerek... Öğrenciyi uçuran öğretmen ile değer katmayanı ayırarak...
Bu kadar cehalet ancak tahsille olur diyeceğimiz profesörleri değil, gerçek bilim insanlarını yücelterek...