Pirus zaferi, yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılandır ve başka bir zafer kazanamayacak kadar fazla yıpranmışlığın adıdır.
Bundan 2 bin 300 yıl önce Grek kolonisi Tarentum kralı Pirus savaşı kazanmış ama yanında üç-beş adamdan fazlası kalmamıştır. Tam da bu yüzden Pirus Zaferi, aslında "topyekûn kaybetmeye mahkûm" galibiyetleri simgeler.
Günümüzün Pirus'u okyanus ötesinde, benzer "beyhude" galibiyetler kovalıyor. 25 günde $'ın %7.43, euronun %6.0, faizin 94 baz puan artışı ve Borsa'nın % 8.6 değer kaybına bakınca, Türkiye'ye ödetilen 105 milyar liralık fatura, paralel yapının geçici "zaferi" sayılabilir.
Ancak her zaferin bir kaybedeni varsa, bunun kim olduğunu da hesaba katmak gerekiyor. Kaybeden Türkiye ise, kazananı kim olmuştur? "İşadamlarını soruşturuyorum" diye dev projeleri sabote edenler mi? Yolsuzluğu araştırıyorum diye Halkbank'ın itibarını zedeleyen mi?
Faizi tırmandırıp 25 günde yalnızca KOBİ'lerin kredi maliyetine ilave 5 milyar $ bindirmek, nasıl bir zafer olabilir? Kime karşı ve ne pahasına? Hükümeti desteklemeyen hatta AK Parti'ye oy vermeyeceğini söyleyenlerin dahi sorgulamaya başladığı budur.
Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus düşmanlarına nasıl beddua etmiştir bilinmez ama sözde "zaferini" görünce kendisi için duaya sığındığı biliniyor: "Tanrım bana bir daha böyle bir zafer verme."
Pirus cephesinin hesaba katması gereken, Türkiye kaybederken kendi zaferini(!) taçlandıracağını sandığı cemaatinin de "okyanusun ortasında yaktığı" gemilerde boğulmaya mahkûm edilmesidir.