Hayati soru şudur: Mevcut eğitim sisteminden mutlu muyuz? Eğer değilsek, çare nedir? Çare, bilginin en büyük güç haline geldiği dünyada, çocuklarımızı bu bilgilere erişip, onları hayatla ilişkilenme becerisi kazandırmaktır.
Hal böyle olunca mevcut sistemin kendini sorgulaması, yürümediği yerde yan kollarını üretmesi ve nihayetinde daha üst seviyede kendini yeniden var etmesi gerekiyor.
Üstelik eğitim sorunu yalnızca bizim değil, en ileri toplumların derdidir ve mevcut sistemleri onlar da en az bizim kadar sorgulamaktadır.
Biz, ezberden çok çektik. Merakı budayan, tek düze insan yetiştirmeye yönelik köhne kalıplardan bıktık.
Okul çağına kadar günde ortalama 400 soru soran çocuğu, eğitim sistemi içinde müfredat robotu yaparak, merak ettiği soruyu 1'e indirdik: "Sınavda hangi soru çıkacak?"
Bu da bize dershaneleri var etti. Lise birincilerinin dahi üniversiteye giremediği yapıda dershaneler, sistemin "charter" seferleri gibi konuşlandı. Şimdi bunları dönüştürmeye dair reformlar gündemde... Varlık sebebi, mevcut sistemin eksiği üzerine kurulu ise, eğitimdeki köklü reformlar, kalıcı çözümü getirecektir ancak.
Mesela Fatih Projesi... Her çocuğu tabletle donatarak bilgi okyanusunda yetkin hale getirme projesi, dünyanın imrendiği bir adım. Fakat bana göre en önemli eksiği, "öğretmenlerin yetkinliği" üzerinedir. Dershanelerin dönüştürülmesi, buradaki "yetkin öğretmenleri" Tablet Çağı okullarımızda değerlendirme fırsatı sunabilir.
Fatih projesi, Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi olarak biliniyor. Bu iddia ile biz Fatih'i var ettik. Ancak Fatih projesi aynı zamanda Akşemseddin projesidir. Fatih projesi, Molla Gürani projesidir. Öğretmenleri dönüştürmeden, Fatih'ler olamaz! Dershanelerdeki öğretmenler, ispat ettikleri yetkinliklerle bu dönüşümün mayası olabilir.