Modern çağın ve ileri teknolojilerin bize sunduğu fırsatlar, saymakla bitmez. Ancak beraberinde getirdiği tehditlerin sayısı, sandığımızdan da fazla... Bilgi ve iletişim teknolojilerinin bedenimizin protezi halini aldığı süreçte, yürürken dahi veri üretiyor, bilgi izi bırakıyor, tehditlere açık hale geliyoruz.
Yeni nesil telefonların parmak iziyle açıldığı, yüz tanıma teknolojileri sayesinde, cep telefonu kullanmıyor olsak dahi izlendiğimiz ortamda, bilgilerimizi emanet ettiğimiz kurumların, buna özen göstermesi kaçınılmaz bir zorunluluk.
Oysa 4 gündür Sabah Ekonomi'de manşet yaptığımız Metin Can'ın "büyük sızıntı" haberleri, özensizliğin boyutunu ortaya koydu. Bankalar, çağrı merkezleri, restoran ve alışveriş kurumları, web siteleri... Kredi kartı bilgisinden harcama alışkanlıklarına dek mahremimizin pazara çıktığını gösteriyor.
On paraya satılan bilgilerimizi satanları teşhir ettik. Sızdıranları da bulup ortaya çıkaracağız. Ancak bu bilgileri satın alanlar kim? Bu çalıntı bilgi pazarındaki en büyük alıcılar, cebimize attıkları mesaj ile kendilerini ihbar ediyor aslında.
Fakat bunları durdurması gereken kurumlar, "üstümüze vazife değil" aymazlığında... Bankalar Birliği, BDDK, kartına sahip çıkamayan banka, elindeki bilgiyi ortalıkta bırakan çağrı merkezi, yasa koyucular ve dolandırıcılık suçunu izlemesi gereken kurumlarımız...
Mahremimizin pazara saçıldığı bu ortamda, birilerinin bir şeyler yapması gerekmez mi? Attığı mesajla zaten kendini ihbar eden çalıntı bilgi alıcılarını birilerinin durdurması, caydırması, cezalandırması gerekmez mi? Yeni tehditlerin tedbirini yine bizler üretmek zorundayız.