Geleceği, milli gelir veya ihracat üzerinden okumaya o kadar şartlandık ki, bizi yarına taşıyacak diğer temel dinamikler umurumuzda değil. Güvenlik, giyinme, barınma gibi fizyolojik, enerji gibi temel ihtiyaçlar bir yana, gelecekte bir şeyden adım gibi eminim; acıkacağız.
Peki, nereden çıktı şimdi bu acıkmak? Şundan çıktı; Türkiye genelinde görev yapan Gıda, Tarım ve Hayvancılık il müdürleri, 2013 yılı üretim dönemine hazırlık amacıyla Kızılcahamam'da biraraya geliyor.
Gündem ciddi; gıda güvenilirliği, hayvan sağlığı, tarım arazilerindeki parçalı yapının sonlandırılması, üretimde çevreci politikalar, erozyon, sulu tarım, bitkisel üretim, su ürünleri, kamuoyuna şeffaflık... Gayret ciddi mi? Sanmıyorum. Bu bir ritüel, bir tür tarım ayini gibi. Gıda il müdürleri toplanır, gündem "zengin" tutulur, her biri için internetten veya ayakkabısına henüz çamur değmemiş ziraat hocalarının "kes, yapıştır" metinlerinden sunumlar hazırlanır. Bakanı bakmayanı çıkar konuşur. Salondakiler her yıl olduğu gibi bu tarım ayininde yine ellerini birbirine çarpmak suretiyle salonu ses ile doldurur, bir sonraki ayinde buluşmak üzere Kızılcahamam'ın kaplıcalarına dağılınır. Arada iyi, değer katan, samimiyet ve gayret dolu bir kaçını özenle tenzih ederim ama... Bu tarım ayininin bienali şudur; Bu yıl havanda dövülen su, gelecek yıl elekle taşınır.
2023'te 2 trilyon $ milli gelir üretecek olan bizler de karnımızı doyurmak için Amerikalıdan Avrupalıdan veya İsrailliden gelecek fauna (hayvan varlığı) flora (bitki yapısı) bilgilerine muhtaç kalmayı sürdürürüz. Kilosu 1 $'dan topladığı endemiği, ilaç veya kozmetik yapan Batılıya kiloda 1000 $ öderiz. Diyorum ki hazır toplanmışken bu defa farklı bir şey yapsanız? Misal "gibi yapmak" yerine, sahiden Türk tarımının yarınını inşa etseniz? 2023'te de acıkacağız yahu...