Anayasa yazım sürecinde başkanlık sistemini tartışmaya başladık. Genelde siyaset odağından yürüyen tartışmalar daha da derinleşecek gibi.
Bu sayede toplumun zihninde başkanlık sistemi daha da netleşecek, sandık kurulduğunda, daha sağlıklı tercihlerde bulunabileceğiz.
Ekonomi perspektifinden bakınca acaba başkanlık sistemi, bizim için daha mı iyi bir rejimdir? Bunu da enine boyuna tartışacağımız kesin. Tartışma alanı ekonomi olunca beklenti; siyaset üzerinden yürütülenlerden farklı olarak, belli bir metodolojiye ihtiyaç duyulmasıdır. Sonuçta sayılar ve verilerle nispeten daha fazla ünsiyet etmiş alandan söz ediyoruz.
Bana göre başkanlık sistemini tartışmada yöntem; ekonomiye sağlayacakları üzerinden olmalıdır. Zaten temel haklar, partiler, demokrasi ve diğer tüm alanlardaki değişim dinamikleri tartışılıyor olacaktır.
Siyasi deprem kuşağındaki Türkiye'nin yakın tarihi, 9 şiddetinde siyasi depremleri izleyen 9 şiddetindeki ekonomik depremler ile doludur. Siyasi istikrarın, ekonomi üzerindeki yapıcı etkisi, tarihin süzgecinden gelen bir doğrulama içerir. Her siyasi istikrar, ekonomide aynı sonucu garantilemese de genel kabul; siyaseten güçlü yönetim erkinin ekonomik kalkınmayı desteklediği, sürdürülebilir kıldığı yönünde.
AK Parti'nin bir istisna olup olmadığını ileride göreceğiz: Ancak tablo şudur; bizde liderler hayatta ama partiler ölüyor. Koalisyonların elinde soluksuz projelere, çalışmayan karar süreçlerine, vizyonsuzluğa ve ufuk dağınıklığına maruz kalıyoruz.
Başkanlık sistemi; güçlü icra erki demek. Kararları hayata geçirmede avantaj demek. Yanlış kararlarla ekonomiyi zora soktuğunda da sandık ile başkanı değiştirmek demek. Ancak halkın dümene geçirdiği başkana, sistemin sağladığı siyasal dokunulmazlık ile hareket kabiliyeti sağlamak demek...
Ekonomik boyutunu önümüzdeki zaman diliminde zaten detaylandıracağımız başkanlık sistemini; yalnızca parlamenter rejim ve demokrasi odağındaki tartışmalara hapsedersek, bir şeyleri eksik yapmış oluruz. Halkın demokrasi talebindeki kaliteyi sorgulamayı da akıl etmeliyiz.
Demokratlık; kendin için istediğini, karşındaki için de isteyebilme refleksi içeriyorsa, Türkiye pratiğinde gözlemlediğim; "demokrasiden ziyade imtiyaz talebi" gibi duruyor.
Başkanlık tartışması yeni başlıyor. Önerim; ekonomiye etkilerinin de bu tartışma ajandasında yer almasıdır.