Mütekabiliyet yasası ile yabancıların ilk etapta İstanbul gibi merkezleri tercih etmesi, anlaşılabilir bir tutumdur. Sonuçta merkez lokasyonlar; "kent rantlarındaki cazibe" ve "bildik mekân olmanın avantajını" barındırıyor.
Bu yasa ardından beklenti; ilk aşamada 3 milyar dolarlık yatırımları cezbedebileceği yönünde.
Gayrimenkulcüler; yurtdışında gerekli tanıtımın yapılması halinde 10 milyar dolara kadar çıkılabileceğini tahmin ediyor.
Tam da bu noktada, elimizde ilan edilmiş ama henüz kesinleşmemiş bir teşvik paketi var.
Bu paket, özellikle Güney ve Doğu Anadolu'yu daha cazip kılacak teşvikler içeriyor. Ancak mütekabiliyet ile birleştirildiğinde, mülk edinimini İstanbul ile sınırlamayıp, Gaziantep benzeri alanların "pozitif ayrıştırılması" sağlanabilir.
Sonuçta İstanbul; tıpkı sanayide olduğu gibi doyma noktasına giderken, Anadolu, bölgeye bağlı teşvik farklılaştırılması ile mütekabiliyetten gelecek yatırımlar için cazip kılınabilir.
Mütekabiliyetin "1 yılı aşkın oturma hakkı" gibi destekleyici düzenlemeler ile hayat bulacağı düşünülürse, teşvik paketinde de uygun atıflar tasarlamak akla yakın duruyor.
Düşünülebilir ki; İstanbul dururken neden bir Arap sermayesi, Van'da konut işine girsin?
Kısa vadede haklı bir görüştür. Ancak orta ve uzun vadede şayet teşvik paketiyle desteklenirse, Van'daki dev konut projeleri kadar Gaziantep'teki işyeri plazaları da pekâlâ cezbedici olabilir. İstikrar adası Türkiye'nin mütekabiliyet yasası ile sağlayacağı faydaları; yalnızca bildik merkezler üzerinden değil, Anadolu cazibesi odağından da tartışmanın verimli olacağını düşünüyorum yarınki Gayrimenkul Zirvesi'nde...