Bir yandan KOBİ ölçeğine sıkışmış ekonomi, diğer yandan bölgesel güç olma iddiasındaki şirketlerimiz... Bizzat TOBB Başkanı'nın dilinden, yapılması gereken, ölçek sorununu çözmek ve kurumsallaşmak... Fakat bunun hayata geçirilmesi için mutlaka "aktivasyon adımı" şart.
Yeni ticaret kanunu, bu "aktivasyonun adı" aslında... Hata, eksik ve abartıları olmakla birlikte, özünde yeni bir iş yapma kültürünü öneriyor.
Bugün pek çok ekonomik sivil toplum örgütü, ağız birliği etmişçesine "zamanı değil" diyerek yeni kanuna karşı duruyor. En masumunun talebi "erteleme" şeklinde. Peki ne zamana kadar ve ne için? Bunun cevabı yok.
Aslında itiraz edilen, kurumsallaşmanın getireceği "yönetim disiplini" ve direnç, başına buyrukluğun evrensel kurallara bağlanacak olmasınadır.
Ölçek ekonomisi, ortaklıkları zorunlu kılar. Birlikte iş yapmayı gerektirir. Eğer bunun hukuki altyapısı olursa, KOBİ'ler "küçük olsun benim olsun" tuzağından çıkabilir.
Buradaki kritik yenilik, ortakların şirketten para almasının yasaklanmasıdır. Kasayı elinde tutan ortak, hukuki hiçbir yaptırımı olmadığı için şirketin kasasını, kendi cebine döndürebiliyor. Bu da yönetimi ve kasayı elinde tutanın, ortağını dolandırması yolunu açıyor. Yeni iş kültürü, kurnazlığı değil "şeffaf, hesap verebilirlik, etik değerler" ve dürüstlük ile temelleniyor. Yeni Türk Ticaret Kanunu, bunu getiriyor zaten. Bunun eksiklerinden söz etmek ile "zamanı değil" bahanesi üzerinden karşı çıkarsak, kurumsallaşmayı nasıl başarabileceğiz?
Kurnaz olma, ortağını dolandırma diyen bir yasaya, kim, neden karşı çıkar ki!