Yanlış kararlar, gevşek yönetim ve neticesi; ekonomik kriz. Soluksuz çabalar, yetersiz gayretler ve neticesi; siyasi kriz. Neredeyse hiç şaşmayan akış bu...
Komşu Yunanistan'da gelinen nokta, tıpkı 10 yıl öncesi Türkiye'nin zaman tünelindeki gibi; hangi Kemal Derviş'i başbakan yapsak diye uğraşıyorlar. 110 milyar euroluk kurtarma paketini, eski alışkanlıklarına harcayıverdiler, yenisi için; "senet" imzalama durumunda kaldılar.
İtalya ise "kurtarılamayacak kadar büyük" olduğundan, "gevşek yönetimi" iyileştirerek belki de düze çıkabilecek. Nitekim Başbakan Berlusconi'nin istifasını piyasalar "yardım paketi" coşkusuyla karşıladı. Ancak Yunanistan'ın durumu, çok farklı. Zira AB'nin geleceğini, diğer tüm sıkıntılı üyelerden daha fazla etkileyeceğe benziyor. Kısaca, Yunanistan'dan sonra AB, bir daha asla eskisi gibi olamayacak. Görünen ihtimalleri sıralayalım:
1-Yunanistan'ın halen %60'ı silinen borçlarının tümünden vazgeçilecek. Bu da alacaklılarını zora sokacak. Özellikle AB vatandaşları bunun bedelini "daha fazla vergi" olarak ödeyecek. Bunun ardından Almanya, Fransa ve İngiltere gibi AB'nin Lordu olan ülkelerin yanı sıra Yunanistan, Portekiz ve İrlanda gibi AB'nin "düşkünleri" ülke grupları netleşecek. Böylelikle Çalışkan Kuzey AB ile Tembel Güney AB ayırdı oluşacak.
2-Tek vergi-Tek harcama siyaseti oluşturulacak. Bu sayede belki de AB, bize dayatıp durduğu Maastircht Kriterleri'ne "kendisi" uymak zorunda kalacak.
3- Euro'dan kopmalara izin verilecek. Danimarka ve İsveç gibi sağlam ekonomileri birliğe almak için tavizler sunulacak. Onlar rahatını bozup gelmeyince de birliği "dirlik içinde" tutmak adına Türkiye gibi yükselen yıldıza üyelik önerisi sunulacak. Bunlar füturistik fanteziler mi? Sanmıyorum. Her birinin gerçekleşme ihtimali, olan bitenlerin dinamiğine dayanıyor.
Krizlerin en büyük özelliği de zaten; ezberleri bozmak değil midir!..