Orta Vadeli Program'ın ortaya koyduğu, ekonomideki genel stratejiden sapma yok! Büyüme üzerinden istikrar, istihdamda iyileştirme ve mali disipline devam...
Harcama- kaynak dengesinde disipline son derece önem veren Hükümet, bir yanda da cari açığı iyileştirecek adımlar peşinde.
Görünen, kirpi sendromu yerine, büyümeye dayalı pro-aktif yol alınacağı... Küresel kriz yüzünden "büzülme-içe kapanma" gibi adımlar atan AB ve ABD'nin aksine, ekonomi yönetimi "vites küçültmeyi" tercih etmiş. Dünya rekoru 5'inci vites büyüme yerine, zaten durgunluktaki dünya ile ahenk oluşturacak bir hız, 4'üncü vites seçilmiş. Rölanti veya daha düşük vites değil. Zira durunca düşecek üretim yapısını dönüştürmeden Türkiye'nin hız kesmesi düşünülemez. Bu tercihi biz geçen yıl yapmış, faiz artırımı ve "ekonomiyi soğutun" baskıları karşısına dikilerek "büyümeyi" tercih etmiştik.
Nitekim bu tercihin nimetlerini de görmeye başladık. Son 1 yılda 1 milyon yeni istihdam sağlandığı gibi Türkiye'nin küresel cazibe merkezi olma yolundaki itibarı yükselmeye başladı.
Orta Vadeli Program öncesi beklenti, "vergiler artacak" yönündeydi. Gördük ki bu artış, Özel Tüketim Vergisi ile sınırlı kalmış. Bakan "artış değil, güncelleme" dese de başta sigara, puro, içki olmak üzere lüks araçlar ve telefon faturaları şişecek.
Neticede ekonomiyi bir yerden soğutmak zorundasınız. Komşusunda yangın varken kimse güvende değil ve müşterimiz krizde iken doludizgin büyüme, akla yakın değil. Nitekim OVP ile bu yılki %7.5'lik büyümenin %4'e indirilmesi, planlı- programlı soğumaya işaret ediyor.
ÖTV, isminden de anlaşıldığı gibi, genelde daha varlıklı olduğu düşünülen kesimleri ilgilendiren bir vergi. Fakat sigara içiyor, içki kullanıyorsanız, altınızda araba ve cebinizde telefon varsa, herkesi ilgilendiriyor.
Maliye Bakanı, ÖTV artışıyla beklenen kaynağın 5.5 milyar lira düzeyinde olacağını söylüyor. Aslında bu miktar genel vergi gelirleri içinde %2 civarında ve ihmal edilebilir düzeyde.
Fakat lüks araçta %84'ten %134'e çıkan ÖTV örneğindeki gibi, zenginlere daha fazla yük getirme "ruhu" taşıyor. Bu da dünyadaki gelişmelerle paralellik gösteriyor.
Bugün dünyanın büyük metropolleri, Wall Street'ten doğan protesto kuşağının dalga dalga yayıldığı yeni bir gerginlik dönemine giriyor. Yarın, milyonlarca insan, her kıtada, Wall Street benzeri protestoları yineleyecek. Aynı süreçte dünyanın "akıllı" zenginleri, kendi hükümetlerine "bizden daha fazla vergi alın" çağrısı yapıyor. Bunu, yurtseverlik duygusu ya da "vergi rekortmenliği" aşkından değil, can korkusundan yapıyorlar. Zira gelir dağılımın bu denli bozulduğu, açlar ile tokların iç içe yaşadığı kentlerde, eğer varlık ile yokluk arasına böylesi bir uçurum koyulduğunda, bu yapının çökeceğini biliyorlar.
Akılsız zenginlerin ise hükümetlerinin ve ülke güvenlik güçlerinin ardına sığınmaktan başka tedbir geliştirmediklerini görüyoruz. Sanıyorlar ki teknoloji ve silahların korumasındaki gettoları, onları öfkeli kalabalıklardan koruyabilecek.
Zamanın ruhu, zenginlerden daha fazla vergi alıp, orta ve düşük gelir gruplarına harcama yönünde... Orta Vadeli Program'ın ÖTV ayağının bu ruha uygun düştüğünü görüyorum.