Çin'in elindeki 322 milyar $'lık Yatırım Fonu'ndan "kurtarılmak adına" destek uman Avrupa'ya, bizzat fon başkanının verdiği cevap "yaşam tarzı ve tüketim alışkanlıklarını gözden geçirsin" oldu.
Bir insan yaşam tarzını değiştirebilir mi? Eğer zorlayıcı bir "sebep" yoksa; hayır!..
Zira değişmeye dair fikirleri oluşsa dahi, hayatı "alışkanlıklar" yönetir. Fikirlerini alışkanlık haline getirmek için de bu "sebebin" hayli ölümcül olması şarttır.
İki dünya savaşının başlangıç süreci, bu açıdan benzerlik gösterir.
Ortada artık "değer yaratmayan" süreçler vardır ve yaşam tarzının şekillendirdiği "düşünce tarzı", sürgit çatışma üretmektedir. Herkes bu gidişin maliyetli bir kırılma olduğunu bilmesine rağmen, kaçınılmaz olan yaşandı.
Avrupa, yaşlanan ve yavaşlayan haliyle, eski konforlu üretim ve kendilerine cömert davranan küresel paylaşım tezgâhını çok sevdi. Göçmenlerin çalışıp yerleşik halkların rahat ettiği bu yaşam tarzının sürdürülebileceğini sandılar. Çin, Hindistan gibi BRIC üyelerinin, gelişen pazar ekonomilerinin üretimden gelen gücünü küçümsediler.
Londra'daki kaldırımın somaki mermer olması için Somali halkının sömürüldüğü çağlar çok geride kaldı. Bunun yerine, Batı'nın icadı finansal cambazlıklar da artık işe yaramıyor.
Şimdi Çin'in elindeki yüz milyarların hangi külfetle üretildiğini anlamadan, "kurtarma fonu" olarak görmeleri biraz da çaresizlikten... Yaşam tarzının dün sömürgelere kesilen faturası, bugün Avrupa'nın elinde, yeni adresini aramaktadır. Bu da kendi halkları olacaktır!