Bugün Pazar! Madem ki söz, "küresel ekonomideki 7 ölümcül günah"tan açıldı, ben de bugün, bizdeki yaygın bir günahtan söz etmek istedim; israf...
7 ölümcül günah arasında zikredilmemiş olsa da "çuvaldızı" ele batırmadan önce "iğneyi" kendimize batıralım istedim. İsraf haramdır! Dinimiz böyle diyor. "İsraf etmeyin" diyor.
Yüzde 99'u Müslüman bir ülkede yaşıyoruz fakat Türkiye, OECD içinde en müsrifler arasında...
İsraf ne zaman gündeme gelirse, verilen klişe bir örnek vardır; Ekmek. "Yılda şu kadar ekmek israf ediliyor." Tıpkı kayıtdışı gibi israfın da ölçülebilmesi yönünde parametrik modeller olmadığından, tahmini yüzdelerle yetiniriz. Mesela milli gelirin 8'de birinin, değer yaratmayan süreçler yüzünden israf edildiği savunulur.
Konutlardaki kötü izolasyon ve gereksiz enerji kullanımı israf.
Damlayan musluk dahi yılda 20 milyon lirayı israf ediyor.
Zaman israfı ise akla hayale gelmez boyutlarda.
İşin tuhafı, israfı genelde kamu kurumları yapıyor ezberi var. Ben aynı kanaatte değilim. İsraf söz konusu olduğunda özel sektörün, kamudan aşağı kalır tarafı yok.
İsraf konusunda son 35 yıldır yaptığımız çalışmalara bakıyorum. Ben dahil çoğumuz, "yaklaşım önermeyen, sadece israfın altını çizen" yığınca toplantı yapmış, yazı yazmış ve zaman/insan kaynaklarımızı bizzat biz israf etmişiz. Zira israfın sebeplerine inmek yerine "çok müsrif bir milletiz be kardeşim" söylemini aşamamışız.
İsraf, ekonomik tanımda, kaynakların kötü kullanımı anlamını taşır. Dini öğretiler de bundan farklı bir yaklaşım getirmez.
Ekonomik tanımında israfın müeyyidesi "zarar"dır. Dinimiz ise bunu haram kılarak, zarar kavramını günaha eşdeğer tutar.
Bilincimiz mi eksik? Kafamız mı çalışmıyor? Yoksa kaynaklarımız dolup taşıyor da kıymetini mi bilmiyoruz?
Benim gözlemim, israfın tepeden başlayan bir hatalar süreci olduğudur. Balık, daima baştan kokmuştur. Bir aile, kurum veya ülkede, yönetimde olanların tutumu, onu izleyenlerin eylemlerini belirliyor. İsraf, ortak bir bilince erişince azalır. Bu doğru. Peki bu ortak bilinci, kimler oluşturacak?
Yönetimler, kendilerini gerekli kılmak için, çoğu kez israfı bizzat kendileri tasarlamaktadır.
Verimliliği sağlamaya ya akılları yetmemektedir ya da niyetleri bozuktur. Bu yüzden israfın faturasını işçiye kesip, kapıya koyarak kendilerince "israfı önlemiş" olmaktadırlar.
Benzer bir salaklığı biz, yılllarca "tasarruf genelgeleri" ile yaptık. Kamudaki lojman, araç vs israfını önlemek için genelge çıkardık durduk. Peki ne oldu? Olan şu; 100 bin $ tasarruf edeceğim diye, bitmenin eşiğine gelmiş 100 milyon $'lık yatırımları çöpe atabildik.
Dikkati çekmek istediğim nokta, Türkiye'de kaynakların etkin ve yetkin kullanımındaki sorunların; israfı doğurduğudur.
İstanbullu her 20 ekmekten birini israf ediyor diye hedef şaşırtmacayı saçma buluyorum.
İsraf, bir yönetim zaafıdır. Bu yönetici, hane halkı reisi de olabilir, şirket genel müdürü de kamu bürokratı da...
İsraf haramdır.. Katılıyorum. Kendi zamanımı ve bana emanet edilen kaynağı har vurup harman savurarak ben, bu günahı işledim. Hala da günah ürettiğimi düşünüyorum.
Fakat "Türkiye israf şampiyonu" demekten öteye geçemeyen, yönetimindeki şirketin, kurumun kaynaklarını budalaca harcayanların da en az benim kadar günahkar olduğunu düşünüyorum.
İsraf haram ise, kaynağı yöneten beceriksiz yöneticiler de haramzadedir.
Sorunu, kendi sorumluluk alanları dışına öteleyen "kötü yöneticilerden" daha büyük müsrif olamaz.