Turistini "velinimet" sayan akıllı turizmciler bir yana... Ortalıkta; bir yandan Araplara kızan öte yandan bunların dövizine muhtaç turizmcilerle dolu... Arap turistlere bel bağlayan çoğu turizm beldesi için, ölü sezondaki cansuyu bunlar.
Türkiye'de düğün yapmak dahil, bölge coğrafyasının cazibe merkezi haline gelen ülkemizde, büyük potansiyel sunan Araplara karşı ikircil tutum söz konusu... Bu ikircil tutum; kısır ve kısa vadeli bakışın da yansıması... Dövizlerini istiyoruz ama kendilerini istemiyoruz. Abartırsak; "sınırda dövizini bize bırak ve sen gelme" diyeceğiz.
Böyle bir şey söz konusu olur mu? Yıllar önce İstanbul'u mesken tutan Araplar, Tarabya'yı tercih edince, medya olarak "Arapya" diye alay ettik ve onları adeta kovaladık. Uzungöl gibi Araplar gelmese aç kalacak hale gelmiş beldelerimiz dahi, velinimetine "dövizi için tahammül edilenler" gibi bakıyor. Arap turizminde uzmanlaşmış bir acentenin sahibi, Marmaris, Bodrum ve Antalya gibi merkezlerde oteller, yoğun sezonun da şımarıklığıyla; "yerimiz yok" gibi bahanelerle Arap turistleri kabul etmiyor.
Öyle ki S. Arabistan Konsolosluğumuz; kendisine iletilen bu şikayetlere dikkat çekerek, uyarıyor; "Arapları, kapalı diye dışlayan bu tutum, büyük tepki alıyor."
Kısacası bizim turizmcilerin vizyonsuzları; turizmde eksen kaydırmak istemiyor. Batılı, Kuzeyli turistleri tercih edip, Arap turistlere burun kıvırıyor.
Önerim; şu anda dolu sezonun şımarıklığıyla Arapları dışlayanların, yakın gelecekte, "müşterisizlik kâbusu" yaşamaması için, tutumlarını gözden geçirmesi... İtip kakılan Araplar, Türkiye'yi kendilerinin Paris'i gibi görüyorsa, bunu nimet bilmeli ve bu defa yatıya gelen Araplara karşı bu ikircil tutumu (dövizine evet kendisine hayır) terk etmeli.