Dünya Değerler Araştırması Türkiye 2011 sonuçları, ilk 10 ülke arasına girmek isteğindeki bizler için fevkalade önemli bir ipucu sunuyor; Başkalarına güvenmiyoruz!..
Hatta öyle ki bırakın komşumuzu, kardeşimize karşı "güven" sorunumuz var. Beylik söylemi biraz değiştirirsek; bizim, bizden başka dostumuz yok!
Bu algı düzeyi, küresel oyuncu iddiasıyla çelişiyor. Çünkü küresel arenada "ölçek sorunu" belirleyici oluyor ve ortaklık kültürüne sahip olamayanlar, kendilerini "küçük" ve "mutlu" dünyalarına hapsediyorlar.
Batı'daki sıkıntılara rağmen turizmde mutlu dönemindeki Türkiye, yalnızca deniz-kum-güneş değil, alternatif 18 farklı alanda, inanılmaz potansiyelini "nihayet" keşfetmiş durumda. Hangi kente gitseniz, yerel aktörler ellerindeki bu potansiyeli anlatır size.
Ancak temel sorun; küçük ölçekli yatırım zihin yapısındaki direnç... "Ortakla kim uğraşacak" kaygısı, birlikte iş yapma kültürünün gelişmesine "set" vuruyor. Kimi 200-500 bin $, en fazla 3-5 milyon $'lık yatırımlarla varılacak yer; esnaf işi turizm olabiliyor. Oysa her biri tarihten doğaya, faunadan sağlığa yüzlerce alt figürü barındıran coğrafyada, yeni Antalyalar yaratmanın yolu, "ölçekten" geçiyor. Bu da ötekine güvenin fonksiyonu.
Turizm örneği bir yana, sanayiden hizmet sektörüne dek farklı alanlarda ülkemiz, uygun ölçeğe varabilmek için, ailesi, arkadaşı, yerli, yabancı ortağı, hatta rakibi ile işbirliği yapmak zorunda... Bunu başaranların öykülerini, bu sayfalarda okuyoruz zaten. Ancak 2023'teki ilk 10 ülke hedefi için bunlardan daha fazlasına ihtiyacımız var.
Meslek hayatım, Anadolu Kaplanları'nı tanımlamak, KOBİ'leri desteklemekle geçti. Ancak bugün gördüğüm, ülkenin dinamosu KOBİ'lerin, büyük ülke olma yolunda "ayak bağı" olacağıdır. Küçük'ler Orta'ya, Orta'lar ise Büyük işletmelere dönüşmedikçe 500 milyar $ ihracatı nasıl sağlayacağız?
Belki de sorulması gereken şu: eğer "ötekine" güvenmeyi beceremezsek, bu rüya nasıl gerçek olacak!..